tübitak bursu var doktora öğrencileri için, onu alıyor olabilir. 7500tl onun bedeli çalışmayanlar için. çalışanlar 2250TL alabilir.

oda olayı tamamen üniversitenin olanaklarına bağlı, yeni kurulan üniversitelerde birçok boş oda olabiliyor verilir yani. odayı devlet vermez yönetim verir neticede.

bence arkadaşınız normal tübitak bursunu alıyor 7500tl, yanında da tam resmiyeti olmayan üniversite öğrencilerinin okulun bazı işlerinde çalışmasını içeren bişeyler yapıyor.

özel üniversite ise onlar doktora öğrencilerini araştırma görevlisi gibi kullanıp alacağı parayı da burs olarak yatırabiliyorlar. o da olabilir durumu arkadaşınızın.

odası ve maaşı olan insan çalışıyor demektir öyle ya da böyle. çalışan biri için iyi bir maaş değil evet.

Özel üniversite değil devlet. Burs da TÜBİTAK değilmiş. TÜBİTAK az veriyor demişti. Köklü eski üniversitelerden okul.
Bir de doktora bitince 10 kişi kadro bekliyor en az demişti. Kendi okulunda lisanstan beri okuyor. Doktora da bitince hangi üniversitede hangi kadro açılacak da ne zaman işe gidecek? Zor gibi görünmüyor mu?

Kendi okulunda bir hocasının talebiyle gayriresmi olarak cüzi bir miktar karşılığında asistanlık yapıyor olabilir.

araştırma görevlisiyse odaları vardır. Doktora öğrencisinin odası yoktur yani bölümüne göre araştırma yapsınlar diye bir oda ayırmış olabilirler mi diyeceğim ama sanmam.

Vakıf üniversiteleri genelde burs (bedava doktora) karşılığında asistanlık yapmasını istiyor. Bence öyle bi durum var. Bir miktar maaş da alıyordur işte.

Arş gör.dür muhtemelen.

Soruya cevap doktora öğrencisi dünyanın çoğu yerinde maaş alır. Zira üniversitenin en temel var oluş sebebinr katkı yapar: araştırma.

Başka bir yerde çalışarak doktora yapmak dünyanın gelişmiş ülkelerinde imkansız görülür. Ücretsiz doktora yapmak TR’de yerleşik bir olgu maalesef.

mail clientlar (outlook, thunderbird vs) daha rahat kullanim saglar cunku. webapp'te yapacagin isi kat kat kolaylastirir. ben yillardir thunderbird kullaniyorum gec mail gelme, hata verme vs diye bir sey yok. ayrica bunlara birden fazla hesap ekleyebiliyorsun. senin mantiginla tek tek webappten sifre girmen gerek. varsa 2fa auth girecen de ohoo. sahsen outlook'u begenmiyorum bu arada ama thunderbird cok saglam

edit: ek olarak bu mail client'lari offline da kullanabiliyorsun. yani atiyorum webapp goctu mail client uzerinden yine maillerine ulasabilirsin

Mailleri gec almiyor, o oluyorsa eskiden oluyordu.

Is ortaminda sirketteki diger elemanlarla entegrasyon sagliyor. Mesela takvim. teams uygulamasi vasitasiyla instant messaging falan filan. outlook tabii ki mukemmel degil ve cok demode yanlari var ama boyle bir program tamamen luzumsuz degil calisan icin.

Bir işimde kullanıyorlardı. Bana nasip olmadı kullanmak ama o demode dediğiniz şey aslında göz yormadığı için, basit olduğu için kolaylık sağlıyor. Ekşi'nin popüler olma sebeplerinden biri de buydu. Renkleri göz yormuyordu. Saatlerce yazı okuyabiliyordun. Dikkat dağıtmıyordu. Şimdi reklam, kullanıcı fotoğrafı gibi bir sürü şey var. Hatta iddia ediyorum, Facebook'un gözden düşmesinde bile karmaşıklaşmasının etkisi var. Başlarda çok basitti.

Outlook-Takvim-Teams toplantısı entegrasyonu. Şirketlerde büyük kolaylık sağlıyor.

outlook < gmail bulanlardanım bende.

teams, outlook parça parça oluşu da büyük kaynak verimsizliği gibi geliyor bana.

Hatta yakında exceli de bırakıp google sheets'e geçme planı yapıyorum.

şirket domainli mail hesaplarını kullanmak için outlook ya da benzeri bir program kullanman şart. [email protected] diye bir adresin var diyelim, bunu client olmadan nasıl kullanmayı düşünüyorsun?

outlook'a ofiste uzun yıllar kullandım. maillerin geç gelmesi ya da çökme gibi bir sorun yaşadığımı hatırlamıyorum.

bir domaine bağlı hesap kullanmak için yazılım şart değil. Birçok şirket Google Suite kullanıyor direkt gmail'e giriyorsun.

Bunun dışında browser bazlı servisler de var.

Ama mailleri bilgisayarda tutmak, her şeyi hazırlayıp internet olduğunda tek seferde yollamak vb. offline şeyler için iyi sanıyorum. Bir de şirketler için çalışanın online olduğu süreyi görme anlık yazışma vb. şeyler var sanırım.

Browser'daki tab'ler arasında kaybolması yeribe alt+Tab ile geçebileceğin sadece e-posta için kullanılacak bir program olması pek de garip değil.
Mesela Whatsapp da web sayfasından kullanılabiliyor ama çoğu insan bilgisayarına yüklüyor whatsapp'ın desktop versiyonunu. Siz yüklemediniz mi?

Kurumsal şirketlerin neredeyse hepsinde default mail programı olarak geliyor. Çünkü hepsi kendi domainlerine ait mail hesaplarını kullanıyor. Yani bu insanların seçimi değiş çoğu zaman, şirketlerin seçimi

www.hepsiburada.com

wahl+1
2 senedir tık demedi.

bir wahl +1 daha :D

bende farklı modeli var 25mm başlığıyla kısaltıyorum arada, enseyi de tıraş mak. ile alıyorum kaç yıldır berbere gitmedim çok gerekmedikçe.

Fişli olması da bence güzel, bataryalı olanların bi noktada ömrü doluyor bu çok daha uzun süre kullanılır.

Wahl Home Pro 200
Moser 1400
.bu iki makineden birini gözü kapalı al.

hediye vermek birine üstünlük belirtmektir. o hediyeyi atamaz, başkasına veremez. bu üstünlüğünüzü reddetmek anlamına gelir; sizinle ilişki kurmak istemediğini, üstünlüğünüzü reddettiği ifade eder.

bu üstünlük taslamaktan kurtulmasının tek yolu size en azından aynı değerde bir hediye vermesidir.

bu yönüyle hediye bir tahakküm aracıdır evet.

edit: faşizm bambaşka bir siyasal sistem, hediye bir tahakküm aracıdır.

beğenmediğim bir hediyeyi hemen gider değiştiririm.
benim aldığım hediyeyi beğenmeyen de gidip hemen değiştirsin zerre umursamam. yeri geliyor, hayatınızı paylaştığınız eşinize bile beğenmediği bir hediye alabiliyorsunuz.

ama bahsettiğiniz durumda olan çok kişi de mutlaka vardır. yine de ben faşizm olduğunu düşünmüyorum. fazlaca zorlama bir düşünce şekli.

Hediye veren kişi beni yeterince tanıyorsa ihtiyacım olan, hoşuma gidecek olan, kullanabileceğim şeyi alır getirir zaten. Tabi burda kastettiğim büyük meblağlı şeyler değil. Atıyorum geçen doğumgünümde 2 ayrı kişiden gömlek geldi, birisi tam benim beğeneceğim tarzdaydı ama diğeri cırtlak bir sarı renkteydi. Şimdi bu sarı gömleği alan kişi, benim onu giymeyeceğimi, tarzım olmadığını bilmiyorsa çok da umrumda değil açıkçası.
Sırf hediye olsun diye alınan hediyelere kıymetli gözüyle bakamıyorum ben. O yüzden işime yaramayacağını düşünüyorsam atarım, faşistlik yapılmış gibi de hissetmem.

Faşizm ağırlığı olan bir kavram ve ota boka kullanılmasına karşıyım çünkü anlamı sulanıyor bu şekilde.

Ben bu konuda net olmak gerektigini dusunuyorum. Benim ailemde mesela obje olarak hediye vermeme anlayisimiz var ortak olarak. Yani al gordum bu bibloyu aldim falan demiyoruz kesinlikle. Kullanilacak seyler aliyoruz giysi, yiyecek, kozmetik veya ihtiyaci olan bir urun gibi, ya da etkinlik hediye ediyoruz, bir yere gitmek, yemege cikarmak falan gibi seyler.
Eger tanimadigim sevmedigim veya onemsemedigim bir yerden formalite olarak bir hediye geldiyse, isteyen birine veriyorum veya elden cikariyorum. Bu konuda kendimi kotu hissetmemeye calisiyorum.

insanoğlu hayatı kendine zehir etmek için her şeyi düşünüyor heralde... hediye hediyedir, beğenirsen kullanırsın ne ala. beğenmezsen atarsın satarsın tutarsın yutarsın kime ne, dert edecek bir tarafı yok. faşizm benzetmesine girmiyorum bile direkt saçmalık.

İhtiyacım olmayan hediyeler bana da çok yük oluyor. Zaten eşyanın kölesi olmuşuz çok eşya içinde boğulmuşuz. Mümkünse kimse ihtiyacım olmayan bi hediye almasın bu nedenle bana . Bi süre tutup sonra etrafa dağıtıyorum

@sumer timetable +1

Eğer olayları tarttığımız kantarın hassasiyetini bu noktaya çekecek olursak yaptığımız her şey faşizm olur.

Bıçakla ekmek de kesebilirsiniz, insan da. Hediyeyi bir üstünlük göstergesi olarak ya da bir baskı altına alma, ses kesme aracı olarak da kullanabilirsiniz sadece ince düşündüğünüz için de.

Kötü niyetli olan insan, hediye kavramının bunda bir etkisi yok. Bu bakış açısıyla hediyenin faşizm olduğunu söyleyip iyi niyetli insanları zan altında bırakmak daha büyük bir faşizm.

Siyasi yobazlık hiç masum olmayan tehlikeli bir şey.

faşizm ağır bir kelime bu konu için.

ama hediye almanın ve hediye vermenin de bir adabı vardır. örneğin bir arkadaşınıza çok çok pahalı hediye almak onun ihtiyacını görse, hoşuna gitse bile kendini biraz suçlu hissetmesine yol açabilir. çünkü o size hediye almak istediği zaman ona denk bir şey alamayabilir, alamadığı için de kendini suçlu hissedecektir. bu hediye işine karşılık işi mi diye bakmak kulağa çok doğru gelmese bile mahcup olmamak adına bunu hissediyoruz ister istemez.

Aynı seviyeden gelen hediye hediyedir. Beğenip beğenmemek ayrı konu.

Senden alt sınıf/pozisyondan gelen hediyenin genelde bir sebebi vardır, aynı şekilde üstten gelenin de. Rüşvet, teşvik, teşekkür, sugardaddylik vb birçok açıklaması olabilir.

duymadım. trenin kalkmasına 5 dakika kala bile gelsen binersin.. sen perondayken senin biletini mi iptal edeceklermiş?

öyle bişey yok ama son günlerde millet biletini açığa alıyor o yüzden dolu gördüğün treneçok yakın bir zamanda boş yer bulunabiliyor. Ara ara kontrol edin.

bir defasında resmen son saniyede yetiştim. üst baş aramasıyla falan uğraşmadan apar topar geçirip en yakın vagondan bindirdiler sonra hemen hareket etti tren. yetişemesem de yanacaktı biletim. belli bir saat kalana kadar açığa alınabiliyor onu kastetmişlerdir bence ama garantisi yok onun da.

Açığa alınan ya da rezervasyon yapıldıktan sonra zamanında alınmayan biletlerin yeri boşalıyor. Ara sıra kontrol edin +1

sebirox şampuan & advantan M losyon
denemenizi tavsiye ederim

Vichy dercos 10 yıllık serüvenimi bitirdi. İlk seferlerde 2 güne bir sonra haftada bir sonra ayda bir Şuan sadece atak dönemlerinde.
Bağırsak falan bilmiyorum ama şunu fark ettim, stresli zamanlarda ve pizza gibi hamur işlerde, fast food kızartmaları atak dönemini başlatıyor.

iç hastalıklarla ilgili mi bilmiyorum (bildiğim bir bağırsak sorunum yok) fakat mevsim geçişlerinde azdığını biliyorum. Benim de şu sıralar arttı. Bu hormonal bir şeyden mi oluyor yoksa havadaki nem oranı değişiyor o mu etkiliyor bilemem.

Neutrogina T-Gel işe yarıyor bende. Sakalım için çözüm bulamadım ama (çok umrumda da değil)

Yediklerinden oluyorsa git doktora uygun görürse bir antihistaminik hapına düzelirsin. Değilse Vichy dercos öneririm ama genel olarak kafaya taktığında çoğalıyor, stresli olmadığın bir dönemde kendiliğinden geçiyor. Yıllardır uğraşırım bu meretle.

Süt ve süt ürünleri de etkiliyor 1 ay kesmenizi öneririm. Özellikle peynir.

Dışardan yemek yiyorsanız, ne yerseniz yiyin yağı vs dokunuyor olabilir. Ben dışarıdan yemeyi kesince ishalim gidiyor.

Sonra maya dokunuyor olabilir. Mayalı alkoller, tam tahıllı da olsa, çavdar da olsa glutensiz de olsa ekmek bu gruba girer.

Et ürünleri dokunuyor olabilir. Özellikle kırmızı et. Aslında yalnızca kırmızı et dokunabiliyor. Bunu deneyebilirsiniz.

Paranız varsa holistik bir doktora görünün. Çünkü beden cidden bir bütün.

İshal konusu önemli. Vücudun elektrolit dengesini bozarsın. Kötü şeyler gelir başına. O konuyu ihmal etme. İyi bir doktor bul.

Seboreik dermatit ilaçlarının neredeyse tamamı yan tesiri çok fazla olan ilaçlardır. Bu ilaçların ve şampuanların deriyi inceltici ve daha da korumasız hale getirici özelliği vardır. Tamamen geçirici tedavisi olmayan, zaman zaman alevlenen bir hastalıktır. Alevlenme esnasında ilaçla alevlenmeyi sönünümlendirmek, daha sonra başka bir grup ilaçla yeniden alevlenme zamanını mümkün olduğunca geciktirmek gerekir. Bu işlem için de bilinçli ilaç kullanımı, yani hekim kontrolü gerekir.

vichy dercos benim de uzun süreli saçla ilgili sorunumu komple çözdü. kesinlikle bir kez kullanın ve 1 aylık süreçte değişimi görün. en azından deneyin.

yüz bölgesinde de hametan ve travazol kullanmıştım başta değişmeli doktor tavsiyesi ile. sonra travazol u bir zaman sonra bıraktım. çok nadiren hametan kullanıyorum. yüzde 70-80 oranında rahatladı, tamamen yok oldu diyemesem de o çok büyük kızarıklıkları giderdi.

baharattan uzak dur demişti bir doktor.

bir yazar ise, her şeyi denediğini ama sorunun istanbul şebeke sularından kaynaklandığını keşfettiğini, dolayısıyla duş başlığına filtre taktırdığını söylemişti ve bu konuyu çok heyecanlı anlatmıştı.


ama ben bu halimle tüm vücudumda gerçekten yüksek oranda hallettim diyebilirim. baskılıyoruz en azından.

vichy dercos+zaman zaman ketoral

10 yıl çektim, carnivore olduğumdan beri tamamen geçti. 2 yıldır bir kez bile tekrarlamadı, hep stresten stresten diyip duruyorlar ama bu son 2 yıl hayatımın belki de en stresli dönemiydi ayrıca. ne yüzümde/ellerimde dermatit kaldı ne saç derimde/kaşlarımda kepek kaldı... daha geçen ay görmüştüm benzer şekilde dermatitim geçti diyenleri www.reddit.com daha önce de çok gördüm carivore diet ile çeşitli sağlık problemlerinden kurtulanları.

2 yıldır özel bi krem veya şampuan da kullanmıyorum, eskiden kortizonlu kremler dercos h&s clinical strength ketoral, coresatin vs. derken bulabildiğim ne varsa denedim hiçbiri kalıcı kesin çözüm olmuyordu.

bende 15 yıldır var, zaman içinde azaldı çok şükür ama hala var.

süttü, domatesti ottu boktu alayı traş. keza sirke de... bağışıklık sisteminin güçlü olması lazım. düzenli egzersiz, d vitamini, çinko takviyesi, koenzim q10... bunlar mühim. bu genetik bir hastalık. kişiden kişiye göre atak sebepleri farklı ama hep varlar, olacaklar.

şimdi coresatin sarı kutu alıyorsun (kortizonsuzdur kendisi), yatmadan önce sürüyorsun saç derine, uyandığında vich dercos ile saçını yıkıyorsun. her gün veya gün aşırı bu işlemi uyguluyorsun, sonra da bana dua ediyorsun. :)

kortizonlu kremlere bulaşmamanı tavsiye ederim. hepsi kısa süreli çözüm, uzun vadede daha çok zararı var. he, benim dediklerim de kısa süreli ama en azından zararsız.

detayları bilemeyiz tabii şu an ama evet üzerinize araba varken 2. araba alıp "ilk arabam" diyemezsiniz.

hayır düşük bir kitleyi kapsamaz. orta halli bi insanım, anne babası multi milyoner olmadan beyaz yakalı olup çevremde "ilk arabasını" alabilen 1 kişi bile yok. ötv o kadar fazla ki, kesinlikle yardımı olacaktır.

tabii burası tc, bunun da milyon tane kılıfı kılçığı vardır.

muhtemelen hayatında hiç üzerinde araba olmamış kişileri kapsar.
2. el zaten olamaz. sıfır olmak zorunda ötv indirimi için.

2020'de mezun olup 2021 yazında çalışmaya başlayan bir doktorum ve arabam yok, hiç olmadı ve şu anki şartlarla olacak gibi değil. Benimle aynı sene mezun olup çalışmaya başlayan arkadaşlarımdan arabası olan iki üç kişi var, onlar da ailelerinden altın vs borç alıp aldılar ikinci el arabalarını. Diğer arkadaşlarımın arabaları yok onlar da alamaz şu an.

Yani alacak olan şimdiye alırdı durumu son iki üç senede çalışmaya başlayan çoğu kişiyi kapsamıyor çünkü alamıyoruz.

2. el de geçerli mi derken, daha önce 2.el almış birisi eleniyor mu anlamında sordum

2. el olmasının fark yaratacağını sanmıyorum.

yani bir araç sahibi misin? Evet. o zaman bu olaya dahil olamazsın gibi geliyor.

bakarsın derler ki sadece bayilerden alınan 0km 1 araç derler bi anda dahil olursun.
lakin buna yaş, araç segmenti gibi bir çok kriterin geleceğine emin olabilirsin.

düşünsene zengin biri oğlu-kızı hatta çevresindekiler üstünden ötvden muaf şekilde ferrariler, bentleyler almaya kalkıyor falan!?!?

ne olacağı belli değil. üzülerek pratikte pek yapılabilir bir şey gibide gelmiyor.

bunu yaparlarsa otomobillerin iki fiyatı oluşacak veya satarken ötv ödemesi gibi durumlar ortaya çıkacak. Bir de yaş sınırı (insana) koyarlarsa 30 civarı (benim jenerasyona) fena patlayacak. Benim arabam olmadı, çevremdeki çoğu arkadaşımın da yok. Ama gençlere bu fırsatı sunuyoruz diye 1993 üstü vb. bişey getirmeye çalışabilirler.

Ya kimsenin pek almayacağı Kia Picanto Hyundai i10'lara bile getirseler bunu, milletin işi çözülür. Bence olumlu bir girişim olur. Onlar vergisiz ucuz araç olmalı zira. Daha üstünü isteyen artan vergilerle alır. Ama B sınıfı araçların vergisi de düşürülsün mesela.

herhangi bir hükümet sol veya sağ fark etmez, bu gelirden vazgeçemez hükümetler. yani hiç bir şekilde hiç araba almayacak kişileri kapsayacak kanımca. çocuğunun, eşinin vb kişilerin üstüne alırlar. kılıfını bulurlar trde.

@tenyalar

Ferrariler, bentleyler vs alamazsın.
Onun açıklamasını zaten yaptı dede.
1.6 motora kadar ötv muafiyeti sağlanacak.
1.6 motor üstünde ötv muafiyeti olmayacak.

iphone hariç alacağınız her markada android olacağı için yabancılık çekmez, yazılımlar aynı.

Ama yine de Samsungun orta ayar bir telefonunu alsanız yeterli.

samsung a32

samsung m23 aldım ben anneme. şarjı 4 gün falan gidiyor üstelik telefon da bu yıl çıktığından ve yeni olduğundan epeyce süre de götürür. kendisi çok memnun telefondan.

Samsung A serisi bakın derim.

A2
A3
A5
ile üst modele geçiyor, bi yandaki A51 52 53 ile de yıl farkları. A53 en son çıkan, A52 önceki yıl, A51 bi önceki yıl gibi vs.

YouTube'da teknoseyir kanalında telefon önerileri oluyor o o videoda bayağı faydalı tavsiyeler var

Dönüştürülüyor. Aynen olmuyor. Eksper al-sat farkı yapıyor

ek olarak mutlaka önce bir kuyumcudan fiyat ve gram al ve karşılaştır derim. banka diye yüzde yüz güvenme.

Altın hesabının hesap işletim ücreti yok. Kuyumcu Altın Değerleme Sistemi (KAD-SİS) konusunu internetten bir incele istersen.

elindeki altınlar 22 ayar, banka 24 gram altın fiyatına çeviriyor. Biz düğün takılarını verdik, çeviri gr'ı şöyle:

çeyrek 1.75gr
yarım 3.5gr
tam 7gr
ata lira 7.20gr

gibi gibi. Bunları hesaplayıp sonra 22/24 = 0.916 ile çarpması gerekiyor fakat 0.906'dan çarptı bizimki.(YapıKredi'ye yatırdık, Nadir Metal Rafineri yetkilisi alıp form doldurup bankaya veriyor hemen orada banka hesabına gr olarak geçiyor) Buradan kayıp oluyor ama hiçbir yer tam 0.916 ile çarpıp 24'e dönüştürmüyor diyorlar ne kadar doğru bilemem.

bankaların sitelerinde hangi gün hangi şubede altın uzmanı olduğunun listesi oluyor. Bakarak gidebilirsiniz.

Bahsettiğiniz gitarları çalmadım fikrim yok ibanez özellikle jem görünce koşarak kaçan biriyim :D

Fakat deneme şansınız yok mu? Ard arda iki gitarı deneyin bi fark hissediyorsanız (her şey ton değildir gitarın işçiliği yanıyordur elinize aldığınızda dünyanız değişir) o zaman düşünürsünüz bu hissettiğim fark için 1500 euro verilir mi verilmez mi diye.

Baktınız bi fark yok gibi geliyor size, o zaman ben 1500 euroluk fark hissedecek kıvamda değilim minnak gitar götürdüğü kadar götürsün beni dersiniz.

Tamamen size bağlı, uuuu kesin şunu alın falan desek de biz bişey farketmeyecek çok, nihayetinde siz çalacağınız için. (Eğer gereksizse) Gereksiz high end enstruman almak çok mantıklı bir şey değil zira.

denemek lazım. Fakat "yılların amatörüyüm" lafınıza bakarak JemJR alıp geçseniz de gayet mutlu olursunuz gibi hissettim. Bu gitarla kayıt alıp sahneye çıkmayacaksanız manyetiklerin kalitesi veya belki ağacından kaynaklanan sustain farkı vs. fark edeceğiniz bir şey olmayabilir. İlla yapım kalitesi farkı vardır ama.

Ben olsam (o para cebimdeyse) aradaki farkla keyfime göre bi les paul veya telecaster gibi farklı tonlar alacağım bir gitar alırdım. Eğer yoksa düzgün bir USB Audio Interface de alınabilir kayıt için.

nikon'u bilmiyorum ama canon d-slr lensleri evrensel. yani en azından son bıraktığımda öyleydi. sadece crop'lu makinelerin lensleri (EF-S olanlar) full frame gövdelere uymaz. full frame makineye uyan lensler (EF olanlar) crop'lu gövdelere de uyar, hepsi birbirine kullanılır.

son dönemde takip etmedim, canon'da durum bu. yani yepyeni 2022 model bir gövde de alsanız, 10 yıl önceki lensi takıp kullanabilirsiniz. sadece teknolojisi geri kalır (sessiz ve hızlı odaklama, imaj sabitleme vs)

nikon'da da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.

Elinizde 18-105mm varsa yeni makine alıp almamaya karar verene kadar işinizi görür. Yanına belki prime lens (nikon 50 mm) ekleyebilirsiniz.

18-55 mm için aynı şeyi söyleyemem. Ayarları hatırlayana kadar o da iş görür ama keyifle kullanılacak bir lens değil. D90 gövdeyi kullanmaya devam edecekseniz kronik sorunu olmayan ikinci el lens araştırın derim. (Güncel fiyatlarını bilmiyorum ama Nikon 16-85mm, tokina 11-16mm, tamron 12-24mm bakabilirsiniz. Son ikisi geniş açı lensler)

ilk önce elinizdeki makineyle bol bol fotoğraf çekin. doğru pozlama nedir, doğru ışık kullanımı gibi şeyleri iyice kavrayın ardından zamanla nasıl fotoğraflardan hoşlandığınızı anlarsınız buna göre makine ve lens tercihleriniz netleşir.

Ben D80'i yakin bir zamana kadar kullaniyordum. Hatta D5100 aldiktan sonra da kullanmaya devam ettim beni daha cok tatmin eden bir model oldu.

Nikon lenslerin hepsi birbiriyle uyumlu (1950'lerden simdiye kadar), hatta D90'da kendi focus motoru oldugu icin eski tip lenlseri de autofocus ile kullanabilirsiniz. 3xxx-5xxx serisi icin AF-D lensler gerekiyordu mesela auto focus icin.

Donusturucu iyi performans vermiyor bence, kalitelileri almadiktan sonra hep bir focus sorunu oldu benim tecrubemde. Nikon devam edecekseniz dedigim gibi gerek yok zaten.

Lens alirken bakabilecegeniz iki deger DX (D90'in da dahil oldugu kucuk frameler) mi FX (full frame, genelde en ust segment makineler) mi oldugu. Ikisi birbiriyle uyumlu olmakla beraber kucuk sensore gore oldugu icin yaklasik 1.5x crop oluyor. Mesela 50mm fx lensi d90'a taktiginda 75mm gibi oluyor. Ama 50mm dx lensi fx'e takarsan kenarda vignette (siyahliklar) olusabilir

bence fotoğrafta teknoloji çok önemli değil. en temeli analog zaten. o yüzden mesela 5 mark ii bile gayet iyi. nikonu bilmiyorum ama full frame değildi sanırım. ama yine de kullanılır. neden kullanılmasın? araba, telefon değil sonuçta sürekli yeni teknoloji çıkmıyor en temeline etki eden. yıllardır kullanılan modellerden iyi bir lens almak iyi olabilir.

aynalı makinelerin lensleri adaptörle aynasızlara bağlanabilir. Aynasızlar için tasarlanmış (yeni nesil dediğin) lensler bunlara uymaz. (herkes aps-c ve fullframe lenslerden bahsetmiş ama bilmen gereken önemli bir bilgi de bu)

Sebebi şu, eski lensler daha uzaktaki (aynanın arkasındaki) sensöre görüntü oluşturmak için tasarlanmış. Yeni lensler hemen dibindeki sensöre.
briansmith.com
cdn.shopify.com
aynasız makineye uzatıcı adaptör koyup o mesafeyi sağlayabiliyorsun. (eski lensi yeni makineye takabiliyorsun) Tam tersi yani aynalının sensörünü öne çekmek mümkün değil ama.

Bu sebeple, çoğu kişi Canon EF lens seti dizer her makinede kullanır zaten. Fakat diyafram, autofocus gibi şeyleri makine üzerinden değiştirebilmek kullanabilmek için (autofocus'un verimli olabilmesi için vs.) çipi olan düzgün adaptörler gerekiyor. Sırf düzgün (Metabones) adaptörler 600 dolar civarındaydı. Ama dümdüz uzatıcı tüpler de var mesela Samyang marka manuel lensleri onunla taksan yine güzel işler çıkarırsın. gibi gibi.

Siemens ilanları bile İngilizce paylaşıyor. İngilizce istemeyen yer yok zaten. Siemens ek olarak Almanca isteyebiliyor. Son söylediğim yazılım için değil, elektrik, makine gibi mühendislik bölümleri için.

yazılım işini bilemem ama son zamanlarda yabancı şirketler düşük kaldı bildiğim kadarıyla. Türk yöneticiler %100 enflasyon olabileceğini anlıyor ama yabancı yöneticilere bunu anlatamıyorsun, bazı şirketler yıl başında %35 vs. verip sonra pek düzeltme yapmadı ama Türk şirketler ikinci üçüncü düzeltmeleri yaptı diye duydum ben. Siemens öyle midir bilmem.

siemens'de maaşlar genel olarak iyi, ama 2x durumu olmayabilir.

maaşlar dolar üzerinden anlaşılıp tl olarak ödeniyordu en son. ingilizce şart.

Hic bi firma diger firmalara gore kafadan 2x maas vermez. Ancak ozel bir yeteneginiz bilginiz vs vardir size ozel verirler o ayri

@ nuisance, evet ama dolar olarak veriyorlarsa kurdan ötürü yüksekte kalmış olabilir şirket içi piyasa?

Mesela 5 yıllık senior bir arkadaşım 3000 dolar alıyordu geçen sene yabancı bir şirkette. Şuan zam almasa bile 55k yapar. E piyasası 25-30 değil mi normalde?

www.mfa.gov.tr

Birleşik Krallık için minimum süre yok. "Kalış süresince geçerlilik" diye geçer.

eu pasaportuyla giris yapacagim. @himmet dayi’nin dedigi gibi biliyorum ben de ama son zamanlarda giden varsa emin olmak istedim.

Kasım ayı diye gitmekten vazgeçilmez. Gidin görün.

Yağışlı-kapalı hava olabilir ama aşırı soğuk olacağını sanmam. Ben Şubat'ta Londra'ya gittiğimde bile güzelce gezmiştim ki en soğuk zamanları olması çok olası.

Teşekkürler

Ne icin geldiginize bagli olarak degisir. Gunesin tadini cikarip denize girmek icin gelmiyorsaniz sikinti yok mesela.

Son gidişim doğum günüm 4 aralık idi. Londra sokaklarında yapay karlar eşliğinde bana çok güzel gelmişti. Yine imkan olsa koşa koşa :)

ben mart ortasinda gitmistim ve gercekten cok usudugumu hatirliyorum, hafiften bi de grip olmustum hatta. gezmeme tabii ki engel olmadi ama kat kat kiyafetle gezmeyi sevmiyorum pek, simdi yapacak olsam daha bahar/yaz donemini tercih ederim. oldukca usuyen biriyim ama bunu da belirtmeliyim. soguk havalar sizi cok zorlamiyorsa gidin derim.

var ben değilim bi arkadaş. onun dönen arkadaşları da var.

genel olarak çevre yüzünden mutsuzlar. yani arkadaş çevresi/ilişki vs. buradaki kadar rahat bulamıyorsun.. özellikle erkekler için ekstra zor sevgili bulmak, arkadaş çevresi yapmak vs. yapsalar da burdaki gibi olmadıklarını söylüyorlar.

sonuçta buraya alışmışız her türlü işimizi kolayca halledip güvenecek insanlar bulabiliyoruz. orda daha zor haliyle.
birine bi şey emanet etmek bile zor.

Genelde kuzey ülkelerine gidip de sosyalleşememekten şikayet edip dönenler var.

Bi de kendi işini kurmak için dönen tanıdıklarım var.

Dönenlerin hepsi erkek.

Ama orana vursan %10'un altındadır yani.

var aslında. azımsanamayacak ölçüde var.
mutsuz veya beklentisini karşılayamayıp dönen de var aynı durumda olupta kalmaya devam edenlerde. tıpkı burası gibi düşün.

aslında tamamen subjektif bir konu bu. gittiğin yerin kültürü, çevre, senin alışkanlıkların, beklentilerin, beklentilerinin gerçekleşme potansiyeli vs herkesin kendi içerisinde yaşadığı ve bileceği bir durum bunlar.

sonuçta bir yere kısa süreki turistik amaçlı gidip kalmakla orada kalıcı olarak yaşamak kesinlikle iki ayrı denklem.

gördüğüm kadarıyla, çift olarak gidenler büyük ihtimalle dönmüyor. ama yalnız gidenler dışa dönük tipler değilse orada daha da izole oluyor ve bunalıyorlar.

Daha geçen gün bunu konuştuk arkadaşlarla.

Bence orada mutsuz olan çok ama ulan girdik bir yola düzelir zamanla diyerek mutlu taklidi yapıyor veya sessiz sedasız dönüyor bir kısmı. Ama herkes başarı hikayesi anlattığı için bu arkadaşlardan haberimiz olmuyor. Çevremden giden yakın arkadaşlardan ciddi ırkçılığa uğrayan da oldu, işler planladığı gibi gitmeyip mecbur dönen de oldu (burada oldukça başarılıydı, cv de hayvan gibiydi ama çalışma iznini orada hallederim dedi halledemedi).

Ben de gitsem bir şekilde tutunurum gibi geliyor ama burada da keyfim düzenim yerinde. Seçim sonucuna göre yol çizeceğiz artık eşimle.

Konu komşu akraba eş dost çevresi içinde yetişmiş, o curcunayı yaşam tarzı olarak benimsemiş, çekirdek aile yapısı veya yalnız yaşamayı özümseyememiş herkes oralarda mutsuz oluyor.

Bir de bildiğim kadarıyla Kanada'da yaşam hiç de hayallerimizdeki gibi değil. Oraya gidip mutlu olanı tanımadım henüz.

Buyrun benim, hatta döndüm. Ama Euro kazanmaya devam ehe :d (olmasa da dönecektim)
Keywordler türklerin kredisi bitik, racial profiling, nepotizm (tr x10, ev ararken bile ama sadece sana, o ülke vatandaşına değil), türk entelektüel insan eksikliği, obsesif bireyselcilik (babası yatalak olsa bakmaz, itinin bokunu temizler vs), leş gibi hava (min 6 ay gri hava güneş yok), kendi dilini konuşamamak (bir süre sonra ing ce konuşmak içinden gelmiyor), orta ve kuzey Avrupa'da sense of humor bildiğin yok (güldükleri şeyleri duysan oturur ağlarsın), kan emici hükümet (%45 vergi) bunun bana karşılığının neredeyse sıfır oluşu (çocuğum bedava okula gitmez, sosyal yardım almam.. yol yapıyor ama sgsgs), tr den 5 gömlek leş sağlık sistemi (Berlin'de bir cildiye randevusu 3 ay sonraya veriyorlar)

Tanıdıklarımdan kimse yok.

valla yok değil var. çift olarak da dönen var, tek başına kadın erkeklerden de var. (Ama dönen kadın sayısı benim etrafımda da düşük.)

Üniversite arkadaşlarımdan çoğu artık yurtdışında yaşıyor. Ve çevremden de çok giden-gelen oldu. Ama tabi gidip dönenler de az değil. Öyle sadece kuzeye ülkelerine gidip de değil.
Slovenya, çekya, ingiltere, avustralya, irlanda, romanya, isveç, finlandiya, peru, dubai, arjantin, singapur, malezya, japonya, hollanda'da (bunlar şimdilik hatırladıklarım.) yaşayıp dönen arkadaşlarım var. Bunların hepsi 25-40 yaş aralığındaki insanlar. Kimi oraya alışamadığından, kimi ailesi için, kimi kendini yalnız hissettiğinden, kimisi çocuklar hastalanınca sağlık sistemine erişemediğinden, kimi de yemeklere alışamadığından geri döndü. :) Bazılarının zaten baştan planı yurtdışında iyi bir para ve iş bağlantısı yapıp sonra gelip Türkiye'de yaşamaktı ki bu planlarını yapanlar da var.

Ama tabi dönenlerin bir 10 katı kadarı da yurtdışında. Hallerinden memnunlar mı dersen, yani büyük ölçüde evet.

Ülke değiştirmek yabancı bir yere gitmek gerçekten zor bir durum. Ancak yapılmaz da değil. Tabi bazı şeyleri, değişiklikleri ve sana orada yabancı olarak davranılmasını göze alman gerekiyor.

Bir kere buradaki durumun oradaki yaşamı göğüsleme ihtimalinin temel unsuru oluyor. Yukarıda saydığım ve yurtdışına yerleşen arkadaşlarımın çoğu, burada kamuda veya özelde iyi işlerde halleri vakitleri yerlerinde olan insanlar. Tabiki gittiklerinde o ülkede buradaki standartlarının biraz düşeceğini bilerek gittiler. Ancak bazen düşünceleri planları orada gördüklerine uymadı ve geri geldiler. Ki dönenlerin büyük kısmı bu gruptan. Bazıları da oradaki yaşama tutundular.

Bununla beraber, Üniversitenin hemen sonrasında gidip yerleşen arkadaşlarımın büyük kısmı orada kaldılar. Doğrusu farklı zamanlarda bunlarında bir kısmı buraya tekrar dönmeyi düşündüler. Ama Türkiye'de yukarıda anlattığım grup gibi, bir iş güç, ev düzen durumu olmayınca büyük çoğunluğu bu dönüşü yapmadı uygun imkan bulamadı. Mesela birisi doktorasını bitirmiş üzerine 5 yılı da aşkın süredir İsveç'te çalışıyordu. Vatandaşlığı bile almıştı. Dönüşü için uygun işlere alanlara baktık, çalıştığı alanı karşılayacak düzgün hiç bir iş bulamadık ve o da bu fikirden sonunda vazgeçti. (biraz da vazgeçirdim diyebiliriz.) Bir başkası ise çalıştığı şirketin Türkiye ofisine geçti, ancak globalde de bir bilinirliği ve pozisyonu olduğu için zaten olmazsa başka bir yere geçerim bileti her zaman elindeydi ki, o da 1 yılı dolmadan avrupaya döndü.

Konuyu gereksiz uzattım. Ama sonuç şudur ki, evli-bekar-çocuklu farketmeksizin giden çok, dönenler de görece az da olsa var. Ülke değiştirmek büyük bir karar ve bazı insanlar bu büyük değişimi iyi yönetemiyor, alışamıyor, buradaki rahatını özlüyor ve dönüyor. Kimisi için gecenin köründe çıkıp boğaz kenarında midye kokoreç yeme rahatlığı bile başka hiç bir şeye değişilmiyor.

Benim açımdan ise artık Türkiye'de ne kadar yıllardır süren işim, hayatım ailem olsa da, 40 yaşıma merdiven dayamışken ne olursa olsun eşimle ailemle birlikte çıkıp gitmek, gerekirse orada en basit işlerden yeni bir kariyer kurup başlamak var. Burada yaptım orada da yaparım, bir şekilde de aileme bakarım. Ülkedeki bu karamsarlıkla 40 yıla yakın yaşadıktan sonra, neresi olursa olsun, bir şekilde hayatımızı da kurarız. En azından çocuklarım hayatlarını gülümseyerek geçirsin diye her şeyi göze alırım. Ki umarım yakında da terk-i diyar eyleyip gideceğiz.

edit: bir de link ekleyelim.
www.youtube.com

var evet, benim de iki tanidigim var, dolar uzerinden guzel paralar kazanmalarına rağmen, orada refah düzeyleri iyi olmalarına rağmen bunalmış durumdalar. sosyallesemedikleri icin, buradaki dostlukları özledikleri icin. ama ne var, bir kaç senedir oradalar ve orada biriktirdikleriyle ciddi yatırımlar yaptılar turkiye'de, turkiye'de olsa 20 senede alacaklarını, oradaa 3 senede aldilar. simdi donecekler, ne olursa olsun, cunku ruh sagliklari etkilendi artık. bu bahsettigim iki çift.

orada doktora yapanlar henüz bitirmedi, bence is şartlarına bakmak lazim. bekar bir arkadaşım orada kalmayi kafasına koydu ve ordan biriyle evleniyor, is arıyor simdi. donup de turkiye'nin derdini çekmek istemiyor.

bence bu olay kişiliğe ve yaşanılan yere gore değişiyor. erasmus doneminde de alisamayan insanlar vardi gidip yurtdisina, ben de gittim ama o kadar cok sosyallesmistim ki, buradakileri ozlesem de, fakirlik icindeki refehim daha iyi geliyordu.

bu soru arada bir soruluyor.

uzundur disarda oldugum icin cok donen arkadasim oldu, bence yurtdisinda tutunma orani hic de tahmin ettiginiz kadar asiri yuksek degil.

sebepler genelde aradigi parayi bulamamak, meslegini icra edememek, aile ozlemi, arkadas ortami ozlemi, vatan hasreti, dil bariyeri, kultur bariyeri, vs.

benim çok fazla asyalı arkadaşım var özellikle çinli, bunlar olmasaydı ben de yapamazdım, çünkü kuzeylilerle arkadaşlık ve samimiyet çok zor oluyor. kötü niyetle falan uzaktan yakından alakası yok, ingiliz elemanla house of dragon konuşuyoruz adam sadece yorumunu yapıp fikir belirtiyor güzelce konuşulup bitiyor. ama bizim taraflar ya da asyalıya bu konuyu açınca "oo sen biliyor musun yav onu, izledin mi got'u müthişti valla ya" muhabbeti oluyor. biz hep bunu gördüğümüz için acayip sarıyor. ee bir de bize çok benziyorlar, özellikle kuzeyli ülkelerdeki (almanya uk dahil iskandinavları saymıyorum bile) insanlarla samimiyet zor oluyor. ama small talk dedikleri şeyler de çok keyifli oluyor o başka. tabi en başa dönersek, tr gibi kafelerde oturup 3-5 arkadaşın dertleşmesi, sohbet muhabbet etmesinin tadı başka yerde yok. ortak dert ortak ülke vs. ben elin iskoçuyla neyi dertleşebilirim ki? adam ingiltere'yi yağmurlar iskoçyaya göre daha dik yağıyor yürürken rahatsız oluyorum diye sevmiyorum diyor hhaah şaka mı bu?

tüm bunların yanı sıra, bir çok kişi tr'de ki ortamını özlüyor emin ol. çok iyi ortamı dahi olsa herkes kesinlikle özlüyor. kimisi parası iyi diye, aile kurduğu için vs kafası rahat takılıyor o kadar

insan yaşadığı yerin kötü yanlarını görmeye başlayan, eski kötü şeyleri de unutup romantize eden bir varlık. İş hayatı bile böyle. Başta güzel gelen yer sonra kötü gelmeye başlar ama kolayca çıkıp başka iş de aramazsın çünkü orada 'yine de' rahatsındır. Ülke de bunun büyüğü.

Dönmek isteyen tanıdıklar oldu ama genelde Türkiye'ye tatil için bile gelseler birkaç haftada ülkelerine dönmek istiyorlar o romantiklik hemen geçiyor yani :D

Her ülkenin farklı olayı var. Kiminin sağlık sistemi çok kötü, kiminde sosyal olamıyorsun.

Bu arada gidip dönmek, eğer vatandaşlık alınarak ve/veya online iş devam ettirilerek dönmekse bence kaybetmek değil. Benim mesela kafama estiğinde Avrupa'ya gidebileceğim bi pasaportum olsa Türkiye'de yaşamam daha rahat olur. Böyle birini tanıyorum, Kanada şirketine çalışıyor Kanada vatandaşı ama İstanbul Suadiye'de yaşıyor. (sosyal ortam burada daha iyi) Sadece çalışma saatleri biraz ters diyebiliriz.

en buyuk sebebi yalnizlik, izole olmak, aile ve arkadas ozlemi.

cok iyi paralar kazansan bile bu hayat degil diyorsun, omrumu mu boyle mi tuketecegim diyorsun ve yemisim parasini diyip basip gidiyorsun. zaten geri donenler pisman olsa tekrar yurtdisina cikarlardi, parayi kendi ulkende de kazanirsin.

Benim cevremde dönen var ama dönenlerin içinde hiçbir şekilde başarılı olup dönen yok. Gördüklerim "gidelim belki kaliriz" diye mastera gidip kalamayanlar ve Türkiye'de dandik işlerde calisanlar.

Onun dışında cevremde yok. Mutsuz olan denk gelmedim ben.
Zaten bana göre Türkiye'de iki hafta geçirip "bıktım" demeyen kişinin dönmesi olası. Ben iki 1 haftadir buradayım, hafiften insanindan bıktım hemen ki tatildeyim. Ülkeye dönüp yaya geçidinde durdugumda arkadan kim carpar diye korkmamayi ozledim =d
Bu arada şu sağlık konusu açılıyor ama Türkiye'de ekstra para vermeden devlet hastanesinden randevu almanin denenmesini tavsiye ederim. Türkiye'de sağlık kapitalizmi olduğu için parası olan tedavi oluyor, parasız aylarca beklemek zorunda.

Türkiye'deki duruma bağlı olarak değişiyor. Türkiye'de samimi arkadaş çevresi olan, ailesine düşkün, iyi para kazanan kişiler genelde dönüyorlar. Bu kişilerin gitmesi mantıklı değil zaten. Evlenmiş çocuk yapmış birinin gitmesi de mantıklı değil. Gidilen ülkede evlenmek ancak o topluma tam olarak girebilmeyi sağlar.

Türkiye'de evini arabasını almış biri için hiç mantıklı değil gitmek. Hiçbir şeyin yoktur. Sevgilin, arkadaşın yoktur o zaman git. Bir de Türk insanı yalnız kalamıyor. Sokakta bile biriyle selamlaşmasa yalnızlık hissedenler var.

Mesela bir kişi gidip de hala bu sitede takılıyorsa, sözlükte takılıyorsa, türk dizisi izliyorsa bir sorun var demektir.

ben varim.
sosyallik konusunda ben asosyal bir insanim ama ben bile zorlandim cünkü Tr'de istedigim zaman yalniz kaliyordum ama burada tamamen yalnizsin. ilk baslarda zordu ama simdi arkadas cevrem var o kadar da sorun degil.

ben dönmeyi düsünüyorum ya da almanya disinda baska bir yere gitmeyi, cünkü burada benim basarima tebrikler diyen bile olmadi, yemin ederim. benim aldigim ödülün daha azini alan avrupalilara (italyan, alman, franisz)'oscar goes too..' diye parti yapmislardi. ben bunlardan daha basariliyim ama bana aptal gibi davraniyorlar.
yasadigim ayni seyleri dogu avrupali arkadaslardan da duyuyorum. anladigim kadariyla caliskan olan balkanlilara ya da bize falan bir görmezden gelme durumu var sebebi din mi? tarih mi? bilmiyorum. ama bir Hintli'den Arap'tan duymadim.

bunun yanisira hastaneye isim düsecek diye korkuyorum, sigortam olmasina ragmen. kanser olan bir alman arkadasa cok gec randevu verdiler, sevgilisi Türk ve Tr'e gittiler ameliyat olmaya. babam ve hocam bel fitigi ameliyati oldu. doktor degilim ama burada danisman hocama acik ameliyat (eski) yapmislar.

irkcilik var dedigimde de kesinlikle bir kanitin yoksa kabul etmiyorlar. kültür farkliligi diye gaslighting yapiyorlar.

Almanlar, benim cevrem bavyearali, problemli insanlar, Türkiye'ye tatile gelmis olanlar cok iyi davraniyor ama digerlerinin Tr ile ilgili her sorusu bir asagilamayla karisik ölcme sorusu. bunu tarif edemem. mesela sizin ülkenizde bisiklet yolu var mi?, var diyorum. inanmamis bir bakis atiyor. beni cok yordular. Mister Erdogan lafini duymaktan cok yoruldum, zaten Tr ile ilgili haberleri bunlardan aliyorum. Türk doktorlarin almanya'ya gelmesi de hata bence baska ülkelere bakmalilar. yazilimcilarin yine iyi kötü bir uluslararasi cevresi olur calistiklari yerde ama onlarin cevresi yine hos olmayacaktir diye düsünüyorum, burada gördüklerimden sonra.

Cevrende yurtdisi cok güzel diye instagramdan falan hava atan arkadaslarin varsa pek inanma. okul ortamindayim, yurtdisina cikan egitimli Türkler en az buradaki tuhaf almancilar kadar sorunlular. cok azi düzgün. cünkü yurtdisina gelince kendilerini sinif atlamis zannediyorlar. garip garip tavirlara giriyorlar. sen zaten arkadas olmak istemiyorsun. bu ögrenciler arasiinda benim gördügüm uyum saglamayip yine de kalanlar, hava atmaya calisanlar genelde ailesinde para olan ama üniversite mezunu olmayanlar.

benim bir sebebim de saat sekize kadar calisip eve gidiyorum, ama Tr'de sekizden sonra avm'e gidip alisverisimi falan yapiyorum. burada haftasonum da kalmiyor. sonra yaz yok.

ve bu geri dönüp dönmeme cok kisisel birsey. benim Tr'de durumum iyi, ama aile problemim olsa falan heralde geri dönmeyi düsünmezdim. Ben yalnizlik hissetmiyorum, büyük bir özlemim de yok sadece basarili oldugumun kabul edildigi bir yerde yasamak istiyorum, görmezden gelindigi almanya da degil. belki baska bir grupta olsaydim bunlari düsünmezdim. Para konusunda burada kiradan dolayi zaten elimde birsey kalmiyor :).

@coma da guzel bir noktaya parmak basmis.

yani sen guzel bir uniden mezun olmussun, yuksek lisans yapmissin, ya da doktorsun, avukatsin diyelim. bu doneler yuzunden insanlar sana ekstra saygi da duymuyor fazladan ilgi, alaka veya hayranlik da beslemiyor.

yani senin yuksek lisans yapmis olman sana olan bakislarindan bir fark yaratmiyor, cunku onemsemiyorlar bu durumu, olay paraysa kaynak ustasi muhtemelen senin yaptigin beyaz yaka isten daha fazla para kazaniyordur, adam sana niye ekstradan saygi duysun ki? bu da turkiye'den giden okumus beyaz tayfayi biraz afallatiyor, degersiz hissettiriyor. toplumda ustunmus gibi goremiyorlar kendilerini. bu da bir neden.

En yakin arkadasim amerikadan donuyor yari maasa burada calisacak ki kendisi tanidigim en modern profilli insanlardan biridir.

Baska bi arkadasim kisa bi sure izlanda isvec falan takildi ise baslama surecini tamamlamadan geldi.

Cok ornek var aslinda yakin cevremde.

Bir de benim gibi gitme firsati olup gitmeyenler var. Hepsinin sebebi su bence, belli bir gelirin ustundeyseniz turkiye gercekten cennet. Haberleri kapattiniz mi direkt avrupa.

Evet alkole ve teknolojiye cok vergi oduyoruz ama kiraya €300-400 veriyoruz, avrupada cok cok daha pahali kiralar oradan dengeleniyor gibi

Cok var...

Sosyal olarak uyum saglayamadiklarini düsündüler. Kariyerleriyle ilgili bir durum degildi.

Bir tanesi cok yanlis bir sehir secti. Almanya´nin kuzeyine yerlesti. Cok sosyal bir insandi ve cevre edinemedi.

Digerleri iyi sehir secimi yaptilar, cift olarak geldiler ve kabuklarina cekildiler. Sosyal hayatlari tatmin etmedigi icin geri donduler. Cift olarak uyum saglamak bence daha zor. Zaten derin insan iliskileri cok zor kurulurken, cift olarak gelip korunakli alanindan cikip yeni insanlar tanimak ve surekli cabalamak zor. Zaten iyi isi olan ve her yerde iyi kazanan insanlarin "vazgecme" esikleri daha düsük olabiliyor bi ´de.

Ayrica burada kalip, kendince baska alternatif gormedigi icin kalmaya devam eden ve her gününü kendine cehennem eden insanlar da var. Bir tanesi benim calistigim bakanlikta. Sürekli stres ve kaygi icinde. Bu halindan dolayi tatile bile cikamiyor, sürekli kendini yetersiz goruyor. Dil sorunu pek yok, ancak kültürel olarak asla ayak uyduramamis.

Gordugum kadariyla yalnizlasan insan cok. Bu lanet hale girmek Türkiye´dekinden cok daha kolay Avrupa´da. Kendi kendinize yetemediginiz durumlarda hemen bir ayaginiz depresyona düsebiliyor.

50-60 yasina gelmis, hayat mucadelesinden bikmis cok yitik insan var. Türkiye´dekilerle de cok iyi iliskiler kurmamislar ya da iliskilerini kesmisler. Dönmüyorlar da, öyle ruh gibi geziyorlar.

Ben gidip olmuştum ama artısı eksisi tartınca çok pişmanım bi yol bulamadıgıma kalmak ıcın arkadaşlar.. ilerki mesajımda açıklıcam neden dönmesi mantıklı.

geri dönme sebeplerimden birisi öğrenciydim orda ve sistemi çok iyi bilmiyordum. halen belki bilmiyorum biriniz aydınlatabilir.
örnegin hastane mevzusu : sağlık sorunu oldu bende kafama göre hastaneye gidip tedavi göremiyordum.
mesela herşeyin kuralı var.
bi doktoru görmek için başka doktorun izni gerek.
bide randevuyu ekle buna ne zaman görücen belli değil yani.
hastanelerde gidersen soruyorlar böyle extrem durum var mı mesela araba kazası yada binadan düşme kan kaybı vs. yoksa 8 saat hastanede sıra beklersin şaka demiyorum oturup 8 saat bekleyip ananızı .... diyip eve dönmüşlüğüm var.

ikinci problem sosyallik insanlar robotumsu ve sokakta yürüken birisinin bana tokadı patlatmaması sorunu :

bundan kastettigim şu mesela istanbulda yürüyorsun kafana saksı falan bile düşebilir ama yaşadığım ülkede hiç extrem durum yok hayat çok sıkıcı gelmeye başlamıştı.
git mesela ora marketten 1 tane kalem al 25 cent ver odedıkten sonra fişi alma tamam yandın. adam fiş soruyor almıyor lan daha az önce kapıdan cıktım dıyorsun yok kardesım fiş diyor. Düzenden darlandım bide.

şimdi TR deyim neden geri gitmeye çalışıyorum onu açıklıyayım.
arkadaşlar ben homesick yani hasret yaşadığım için birde geri geldim.
ulan bir geldim TR de ekonomik kriz oldu herseyi 20x pahalanmış ve çevremde herkes yaşam savaşı veriyor.
arkadaşlarım dediğim insanlar evlenmiş yada taşınmış kalanlarda otlakçı olmuş ulan cebimden selpak çıkartıyorum bi tane versene sigara çıkartıyorum bir dal versene falan
bunlar basit örnekler parfüm sıkıyorum aaa iyi parfümmüş kanka evde fazla varsa banada getirebilirsin. alım gücü kalmamış hiçbirisinde bunu farkettim.
bide istanbulda gezdim falan sonra baktım gezecek bi yer kalmamış hep aynı yerde geziyorum anladım ki nereye gidersen git herulkede bi yere kadar sonra bitiyor.
birde TR de şöyle bi sıkıntı yaşadım psikologa gitmek zorunda kaldım abi televizyon izlemiyorum bazen yemek yerken acık oluyor bu ne ya herkes birbirini kesiyor dogruyor devlet nasıl bu haberlere ızın verıyor anlamadım. pskiolojim bozuldu resmen.

çok pişmanım ama bu sefer gideyim düzgün bir iş bulup para biriktirecegim istanbula geldim diyelim kadıköyden aşşagı bi yere tasınmıcam avrupa yakası pislik resmen birde türk bulması zor herkez multeci galiba.

Var çok var bunalıma girip intihar edenler bile var yurtdışından kasıt ABD varsayıyorum.

Şu beyaz yaka saygı muhabbetinden aklima geldi ki aslında yurtdışında yasamanin kisiden kisiye nasıl değiştiğini gösteriyor;
Ben boyaci, cilingir, araba tamircisi, polis, itfaiyeci gibi kişilerle muhabbet ettim. Cevremde beyaz yaka olup böyle kişilerle evliler var. Sebebi bu kişilerin genel kültür seviyesi ile Türkiye'deki karşılığının kültür seviyesinin apayri olmasi. Tabi Türkiye gibi olani da vardir ama genellersek apayri. Ha bu arada bunlarin hepsi çok para kazanmaz, misal tamirci, kaynakci cok kazanır goygoyu var ama birinin yaninda çalışan hiç de çok kazanmaz.

Bir örnek de şu; birgün ofiste cezayir kökenli bir Fransız arkadaşla oturuyoruz, bir adam geldi selam verdi vs. Ne yaptığımi sordu is olarak dedim iste tedarik zincirinde satın alma vs. Adama sordum, adam ben finansta calisiyorum dedi. Sonra gitti. Arkadaş bana "bak bu adam finans direktöru, sana sadece finansta calisiyorum dedi hiç oyle direktörum lan ben diye takilmadi. Bizim ülkeden gelmis olsa gururla söylerdi ama bunlarda böyle" dedi. Kısacası kültür farki. Bizde belediye başkanı kendine özel tuvalet yaptirir, burada doktor sırasına girer.

bu konuda bir entry'm var.

eksisozluk.com

entry'nin ana metnini şöyle kapadım:

"ha döner miyim türkiye'ye. açıkçası bir kaç kere teklif edildi ama maaşı ve şartları beğenmedim. bir iki tanıdık türkiye'de daha mutlu olursun dese de mutlulukta parayı cebe atmanın etkisi var. daha önce türkiye'de aynı işi yaptım demiştim. eski sevgilim hayatımda olmasa yarrak mutlu olurdum mesela."

şubatta yazmışım entry'yi. şimdi eylül.

neler değişti mesela?

araba aldım, daha fazla gezebiliyorum, bir iki takıldığım kız / erkek arkadaş var, kafamı rahatlatabiliyorum. daha fazla olursa, daha ciddi ilişkiler içerisinde olursam daha da mutlu olurum. hala çıyanlarla uğraşıyorum. daha bir ay önce evde bir tane daha öldürdüm. bir de yavru gördüm koltuk altında. ben de evin parke - duvar birleşim noktalarına kotherine sürüp, 1 ay tatile geldim türkiye'ye bakalım haftaya cuma dönünce ne kadar ceset göreceğim.

-----

bu arada türkiye'ye dönmeme konusunda daha kararlı oldum bu bir aylık tatilde de. abi antalya, izmir, aşırı kalabalık geldi ki ben 3 sene antalya'da (1998 - 2001) ve 19 sene izmirde (2001 - 2020) yaşamış biriyim. insanlar üstüme üstüme geliyor. her yer trafik. antalya izmir yolu duble yol olmasına rağmen bok gibi (romanya otobanları ciddi iyi bence). yurt dışında sakin bir şehirde yaşayınca, türkiyede her şey üstüne üstüne geliyor. sadece aile yanında, sevdiklerinin yanında tatil yapıp döneceksin. mutsuzluk her yerde mutsuzluk zaten. bunu konforlu yerde yaşamak lazım.

------

edit: eğer döneceksem operasyon biter, işsiz kalır ve 2 ay içerisinde tekrar çalışma izni çıkaracak bir şirket bulamazsam dönerim. sike sike dönerim yani. kendi kararım olmaz.

-----

edit 2: haziranda ağır bir depresyon geçirdim (gelir bana zaten ara sıra). 2-3 hafta kendimi kesecek, balkondan atlayacak kıvamdaydım. temmuz'da bir kızla bol bol gezdim, yalnız olmadığımı anlık hissettim, toparladım. temel sorun yalnızlık aslında.

bir iki sey ekliyeyim:

"Vasıfsız gidenler genelde dönüyorlar." bence hatali yorum bu, tam tersine cogunlukla tutunanlar onlar. kaybedecek bir seyi olmayan her isi yaparimci tayfanin yolunu bulma olasiligi daha yuksek. zira arada bir haberi yapilan "cebinde $20 ile geldi, yogurt krali oldu" ya da " 10 sene kacak calisti, sonra calistigi dukkani satin aldi" gibi haberlerin kahramanlari genelde boyle tipler. sikinti ceken cogunlukla egitimli tayfa.

bir baska gordugum olay, "buralar cok iyi" diyenlerin net olmadiklari bazi konular var cogunlukla. adam mesela oranin yerlisi bir hatunla evlenip gitmis, ben 3 ay icinde hemen is buldum diyor, ama isi hanimin yada onun cevresinin buldugundan bahsetmiyor. Ya da yurtdisina yuklu bir miktar parayla cikanlar var, adam gider gitmez guzel bir muhitte daire kiraliyor, altina arabasini cekiyor, sonra buralar super diye sosyal medyada yardiriyor.

ozetle surec uzerine agir bilgi kirliligi var sosyal medyada su anda. Kendi yasadigim ulke ile sozlukte yazilanlarin arasinda atmasyon bilgi malesef cok. bir de fanboylar var, adam basina ne gelmis olursa olsun kotulememeye, reklamini yapmaya yemin etmis, ne desen tersini soyluyor.

eger siz "rahatımızı da bozmak istemiyoruz açıkçası" kafasinda iseniz sallayin derim oguzcum.

Ne münasebet. ABD kimin neyi seçeceğine nasıl müdahale edebilir. Böyle bir şey söz konusu değil.

Yok öyle bir şey ayrıca Özdağ gibi adamlara inanmayın. Kaldı ki ABD'nin artık dünyada hegemonyasi bitiyor ABD artık ne Suriye'de büyük bir oyuncu ne Gürcistan'a Ukrayna'ya Afganistan'a doğrudan müdahale edebilecek güçte

Yahu o zaman bu adamlara bu aklı kim veriyor? Bu kadar sistematik olarak kötüye gidişi kendi vatanını seven sağlar mı? Ekonomi, adalet, eğitim ne varsa olabilecek en kötüye doğru gidiyoruz. Bu kadar da olmaz diyoruz daha kötüsü oluyor. Yahu insan yanlışlıkla da olsa doğru bir şey yapar bunlar çalışılmış kötü artık yani. İnsan her şeyi özelleştirir, her kurumu her arsayı yabancılara satar, vatandaşlığı peynir ekmek gibi dağıtır mı bu vatanın evladı olarak?

bence evet. Soft power olarak AB ve ABD istediği yönü verebilir. Türkiye'de seçmen hukuk vs. umursamıyor ekonomi iyiyken baştakine oy veriyor kötüyken başkasını seçiyor bu net ve ekonomiyi şu ankinden kötü veya iyi hale getirmek için dış müdahaleler yapılabilir.

"Biz kime nasıl güveneceğiz?"
Halkın refleksleri yavaş oldukça yani ufacık bile kötü yönetimi anında cezalandırıp karşı tarafa oy vermedikçe gelenler kafası rahat şekilde kendi düzenini kurup kendi çarkını döndürecek bence. Duygusallıkla milliyetçilikle hala aynı partilere oy veren kitleyle bi halt olmaz. Bugün Akp yarın Chp sonra İyi'ye çıkarına göre oy verebilen bir kitle olsa bence geleceğe daha umutla bakarım.

erol mütercimler hep anlatıyor, yalanlayan çıkmadı.
www.youtube.com

İyiymis. Doğru olabilir o zaman..

direkt orada bile satıyor olabilirler. Samsun'da kantinin yanında ayrı bir kulübede satış vardı, fakat askeriyeye girmeden hemen karşıda bir bakkal vardı 50 liraya kiralama yapıyordu :D 100 lira veriyordun çıkışta telefonu iade edince 50 liranı geri alıyordun falan. Bu tür işlere giren yerler de illa ki vardır. Önceden gideceğiniz şehre gidip yapmış biriyle haberleşmeye çalışın.

Hepsiburada.com

50 liraya kiralama +1
şehrinde öyle bir pasaj vs varsa öyle yap
+ teslim olurken askercell satmak isterlerse alma, askercell kuyruğuna girme, sıvışamazsan da sorarlarsa ben hallettim dersin

orijinal tuşlu telefon yok. ben anneme aramıştım yok. hepsi imei atılmış oluyor. üretmiyorlar artık. nokia-samsung gördüklerinin hepsi ya çakma ya da kaçak.
ama imei atılmış olması sorun değil yeter ki patlamasın.
en iyisi telefonculardan direkt gidip almak.

Ikinci el tuşlu telefon alın

çok uzun yıllar önce GİMA'da çalışmıştım. orada da hiç müşteriden aldığımızı hatırlamıyorum.
bu tür patlak çatlakları tedarikçi firmaların çoğu sorgusuz sualsiz iade alırdı zaten. yani migros da iade ediyor onları. bu biraz da kar marjına ve marketin gücüne bakıyor sanırım.

Ben de bir kere yerel bir süpermarkette yoğurt kabını düşürüp patlatmıştım parasını vermeden. Kasiyere onun da parasını alın dediğimde kabul etmemişti. Sanırım biraz değişken. :)

standartta mağaza o ürünü iade geçiyor firmaya.
şöyle düşün, paletlerde gelen sodalardan en köşedeki grup kırılmış. bunu reyona bile koymadan iade keseceklerdi.

a101cilerin farklı olduğunu sanmıyorum. mağazaya kâr olarak işlemek üzere müşteriye yansıtıyorlar anlaşılan.

kaziklanmissiniz biraz, arkadas da bilmedigi bir konuda risk almak istememis, bu isin uluslararasi kaidesidir, dukkan icinde olan dukkan icinde kalir, en modern bati toplumlarindan en kaotiklere kadar bu boyle, orta afrika cumhuriyetindeki koy bakkallari haric olabilir.

hiç bir market müşteriye ödetmez, burada a101 kasiyerinin işgüzarlığı

ucuzluk marketlerinde "parasını bizden keseler" kafası var, bilgisizlik mi çakallık mı bilmiyorum. Mesela kasada fiyat farklı çıktığında etikette gördüğünü(düşük) ödersin, ona bile "bizden alırlar" diye duygu sömürüsü yapanlar duydum.

Fakat market değil atıyorum Paşabahçe'de yüzlerce liralık bardağı kırdığımızı varsaysak, bilemiyorum Altan.

teşekkürler cevaplar için

3 harfli ucuzluk marketlerde hep bir kaos var özellikle yaşadığım yerdeki a101'de en üst noktada bu durum. kasiyer arkadaşlar belki haklı sebeplerle hep kendilerini koruyorlar. Haklı sebepler diyorum bu marketlerde artık bölge müdürü mü her ne karın ağrısı ise ne zaman gitsem müşterileri güleryüzle karşılamaya çalışan bir kasiyeri onca insan içinde azarlıyordu. ayrıca sözlükte de müdürlerinin satış yapmak için çalışanlara ne kadar baskı kurduklarını okuyoruz. zaten neredeyse her ay farklı çalışanları görüyorum kimse dayanamıyor kolay kolay hep bir çalışan silkülasyonu. O yüzden ısrar etmedim 20 liralık şey için.

Migrosta cam bir eşyaya bakarken elimden düşüp kırılmıştı, ucuz birşey değildi. Ben büyük parçaları en azından yerden kaldırayım diye hamle yaparken görevli "beyefendi biz hallederiz" dedi, barkodu verin parasını kasada ödeyeyeyim dediğimde "ödemenize gerek yok, iyi alışverişler" demişti.

Ben de migrosta sarap kirmistim, aninda mudahale edip temizleyip para falan da istememislerdi.

Bana gore adil olan parasini odememdi.

bence şu durumda kimsenin almak istemeyeceği bir risk. dolayısıyla terim'in söylemesine gerek bile kalmamıştır diye düşünüyorum.

eğer bu bir belgeselse gösterilmeliydi ama şu şu sebeplerden sıkıntılı da denmeliydi. Filmi yapan Türk yapımcı ise onun kararıdır.

Bugün yapılamıyorsa demek ki belgeseli erken yapmışlar. 20-25 yıl sonra üzerine daha rahat konuşulurken ve belki Terim vefat ettiğinde yapmalılarmış.

Zaten tam bir pr calismasi,Hakan Sukure gelene kadar bin tane sey sayilir

netflix riske girmek istememistir.
terim'in boyle bir istekte bulunma olasiligi bence sifira yakin.

Fatih Terim Turkiye'deki en megaloman kisileri listesinden top 3'e girer tartismasiz. Belgesele 20-30 kere mudahale edip, ekleme cikarma yapmistir, Hakan Sukur gibi tehlikeli bir konuya niye girsin? Simdiye kadar Okan Buruk kovulur, Galatasaray'in tekrar basina gecerim belgeselle de taraftari kenetlerim plani yapiyordu. Ama Okan Buruku Allah korudu 3 tane son dakika galibiyeti ile sapkadan tavsan cikti, Ama simdi daha zor Okan'in isi cunku yildizlar geldi en ufak tokezlemede Okan yildizlari yonetemiyor, kariyerli, tecrubeli hoca lazim diyen Terimciler basini yiyecek adamin

Bu durumda ben olsaydim gece yarisi kamera da yoksa butun kilit sistemini bozardim. Kimse girip cikamazdi.

kiraladığınız evi bütün yan hakları ile kiralamıyor musunuz? tipik şark kurnazı hareketleri. Tamam madem aracımı koyamıyorum o halde apartman aidatını ödemiyorum..aidattan muaf olduğumu yazılı ve imzalı olarak getirin arabamı çıkartayım diyebilirsiniz :)

babamların apartmanında bu durum her 2 yılda bir kura çekilip, çıkanların ekstra otopark ücreti ödemesi ve bu paranın apartmana kullanılması şeklinde çözülmüş durumda. 4 ay sonra çıkıyormuşsunuz ama yine yazayım dedim.

senden aidat almıyo mu? herkesten farklı mı alıyormuş da sana herkese verilen hakkı vermiyor? ne münasebet, öyle bi hakkı yok.

Ben de aidat ödemeyeceğinizi belirtin demeye geldim. Yukarıdaki arkadaşın da dediği gibi muaf olduğunuza dair yazı da versin size. 4 ay kalmış madem uğraşmayın bu tiple, evden çalışınca araca yer bulmak kolay oluyor kapı önünde de, dışarı bırakın. Ama aidatı da asla ödemeyin.

Sebepsiz yere aidatı ödemezseniz suçlu/hatalı duruma düşersiniz. Garajdan çıkart diye imzalı kaşeli belge isteyin, verirse bununla suç duyurusunda bulunun. Sizden daha gözü kara değilse fazla ilişmeyecektir.

aynen, aidatı ödemezseniz suçlu duruma düşersiniz. ya size önceden alındı makbuzu versin bedelsiz ya da yazı isteyin kullanamayacağınızı belirttiği imzalı kaşeli. onunla da suç duyurusunda bulunan madem. arabanıza da bişey yaparsa o da ayrı suç. polis çağırın. garajdan çıkartamazsanız da kullanım hakkımı engelliyo diyip yine polis çağırın. korksunlar biraz.

www.trendyol.com
www.trendyol.com

bunlar 997-1030 lira civarına geliyor. Fakat komisyonlu taksitli fiyatı bu.

İlki 14 ayar satıp kazıklıyor olamaz bence, normalde rengi tipi bile değişiyor.
Ayrıca 14 ayar çok daha ucuz.
bigpara.hurriyet.com.tr

B ilindeki kuyumcu dürüst değil. %100

22 ayar düz bilezikte işçilik ücretinden pratikte bahsedilmez. Zaten o sebeple yatırım aracıdır.

A ilindekine kefil olamam tabii ki ama A ilindekinin kazıkladığına dair bir bulgu yok verdiğiniz donelerle. B yalan söylüyor.

İnternette 22 ayar bileziğin gram fiyatı belli zaten. Bunun üzerine 10-20-30 lira koyan ucuza satıyordur. 100 koyan pahalıya satıyordur.

Şurda da görüleceği gibi 22 ayar bileziğin şu an fiyatı 917,76 liradır. Buna %5 işcilikle alacağınız bileziğin fiyatını bulursunuz.

bigpara.hurriyet.com.tr

Bir de dümdüz hiç işlemesi süsü olmayan işciliksiz 22 ayar bilezikler vardır.

Kuyumcuya sormadan önce Google'a sorsanız sorun kalmaz.

Daha doğru cevap verebilmek için birkaç bilgiye ihtiyacımız var.
Çalışma saatleriniz, kimlerle yaşadığınız, sosyal hayatınızın ne kadar aktif olduğu vs.
Konserlere mi gitmeyi seversiniz yoksa evde oturup kitap okumayı mı?

1. seçenek bana daha güzel görünüyor..

80 dakika uzakta ev dediğiniz şey işe gittiğiniz günlerde yaklaşık 3 saatinizin toplu taşıma kullanarak yollarda geçmesi anlamına geliyorsa sakın ha o uzak eve taşınmayın.

Eğer bakımsızlıktan dökülen bir muhit değilse benim için tartışmasız 1.

Ne idüğü belirsiz tiplerden kastınızı anlamadım ama eğer bu tipler mafyatik, asık suratlı, üstünde kaplaması olmayan sıvalı gri merdivene benzeyen tiplerse isterse iş yerine ışınlanarak gideyim, orda durmazdım. Ama eğer bu tipler marjinal, hippi tiplerse benim için tercih sebebi bile olurdu bu durum.

Bariz bir sosyal çevre problemi yoksa mantıklı olan 1 ama nedense 2'ye daha çok yükseldim ben. 3 günü zaman zaman 2'ye indirebiliyorsanız, ofis giriş çıkış saatleriniz çok erken ve geç değilse üstesinden gelinebilir bir durum gibi geldi bana. Min 2.5k cepte kalıyor + istanbul şartlarında huzurlu ortam.

ben 2 diyorum çünkü;
1 daha ucuz
2 haftada sadece 3 gün
3 yeni bina
4 düzgün muhit

yorumlara istinaden genel bir toparlama yapayım: sürekli konserden konsere giden biri değilim ama haftada 2 3 gün çıkmak isterim. uzaktaki evin çevresinde Hilltown ve büyük bir otel var muhtemelen spor salonu ve havuzuna üye olmayı planladığım. Kadıköy ve karşıya gitmek biraz daha yol tabi.

1'de bahsettiğim binaları diken üzerinde hissettiren olarak tanımlayabilirim. Kurtuluştaki, fulyadaki, 3 5 ayda bir oturanların değişebildiği kaotik apartman formatı.

2'de işe giderkenki yolculuk kara trafiğine girmeden full metro + marmaray ile gerçekleşecek.

Kurtuluş ya da Fulya'yı beğenmiyorsan avrupa yakasında zaten ev bulabilmen mümkün değil. Kurtuluş'da apartmanlar eski ancak muhit gayet iyidir. Kendi mahalle pub'ları, cafe'leri ile kurtuluş-bomonti taraflarını, kanyonda çalışan biri için ilk seçenek olarak önerirdim.

80 dakika ciddi mesafe. Her ne kadar trafiğe takılmayacak da olsan mesai çıkışlarında çılgın bir kalabalıkla o kadar süre yolculuk yapmak, seni işte çalıştığından çok daha fazla yoracak. Bence sürdürülebilir değil. Özellikle de seçeneğin varken.

Yani mesela hadımköy'de çalışıyorsundur da o zaman o kadar yol çekilebilir daha iyi bir yerde oturmak için ama zaten civarda iyi alternatifler varken o kadar yol çekmek anlamsız. Kaldı ki kurtuluştan kanyona bisikletle bile gidip gelinir güzel havalarda.

Eğer haftada 3 değil de 1 gün falan olsaydı, o zaman karşıya taşın kesinlikle derdim. ama haftada 3 gün o çile çekilmez.

Küçükyalı iyidir. Ne idüğü belirsiz komşu pek yoktur. Sahile yakın, marmaraya ve metroya yakın, kadıkoy metroyla gayet kolay. Gece konsere vs gitseniz e5den gebze harem minibüsü ya da havaalanı otobusleriyle gelip e5de inersiniz. Zaten e5-sahil arası mesafe diğer yerlere göre kısa olduğu için çok sorun da olmaz.

Marmaray kullanıyorum sabah 8'de ve akşam 5'te binmediğin sürece pek problem olmuyor. İş saatlerin esnekse marmaray + metro İstanbul'da binebileceğin en düzgün en temiz taşıt. Ama klasik iş saatlerinde bineceksen çok dolu.

10 dk'lık yol ile 80dk'yı karşılaştırınca tabii 10dk öne çıkıyor ama evindeki rahatlığın da önemli. Düzgün evler için mecbur uzak yerlere gidiliyor ki Hilltown'ın çevresi iyidir diye tahmin ediyorum.

1 - Kanyon'a yakın ev dediğiniz eğer Gültepe ise kardeşimin çok yakın arkadaşı orada oturuyor( erkek) örn gelirken araçla gelmeyin diye tembihliyor araç hırsızlığına karşı..
2- Kanyon'a 80 dk uzakta ev , aradaki kira fiyatı farkı günlük 3 saati karşılayacak kadar çok değil, eyüp haliç çevresine bakabilirisiniz belki.

kurtulusun adi cikmis sadece iyi diye bu bir. fulya desen oranin iyi muhiti su devirde 8, 9kya verilmez. ama yine de bir kustepe, gultepe degiller en azindan. ben olsam 80dk mesafede iyi muhit yeni yapiya giderim. fiyati da daha ucuz ustelik. haftanin 3 gunu gidilir maks 15gune tempoya alisirsin. hafta sonu iyi yerde oturmak o yorgunlugu dengeler

80 dakika istanbul için normal bir yolculuk süresi. Hatta anadolu'dan avrupa'ya gidiş için gayet ideal, uygun bir süre. Metro,marmaray kullanılacağı için trafik çilesi yok. Marmaray ile yolculuk rahat. Hilltowna yakın metro durağı var, ek olarak otobüs-minibüs hatları çok kullanışlı.

Kurtuluş'un kirliliği, gürültüsü çekilir dert değil.

Tamamen kisisel sinirlarinizla alakali bir mesele. Ben metro disinda vasita kullanacagim ise de girmem evde de oturmam istanbul'da. 2 vasita yapacaksam da acayip bunalima girerim gibi geliyor. Bi keresinde bulusmak icin 2 vasita kullanmam gerekiyor diye date ekmistim de yemedigim laf kalmamisti. Onceki isimde de ise gidis gelis uzun suruyor diye istifa surecim cok hizlanmisti. Ote yandan, kotu evde de mahallede de oturmak istemem. Yerinizde olsam haftada sadece 6 kez metro ve marmarayi tolere edebilecegim icin ve mahalle iyi olacagi icin 2. Secenegi secerim. Vasitalar farkli olsaydi isterse saray olsun uzak yerde oturmazdim. Sizin de kirmizi cizgileriniz ne ona gore dusunmeniz gerek bence.

benim duyduğum uygulama şu: aranan insan 200 tl bişi değil hadi gelin diyor. adamlar temizlik bitince petek başına 200 tl diye olay çıkarıp sonradan söyledikleri tutarı alıyorlar. yani bir tür dolandırıcılık evet

lapetite'in dediği de olabilir ama arayıp iş buluyor da olabilirler. Ben iki kere temizlettim, biri radyatörleri tek tek temizledi, ucuz olan bi radyatörden su verdi sistemde dolaştırdı pis suyu attı. O tür kısa işlem yapanlar cidden 200'e yapıyor olabilir.

Fakat şey de duymuştum, sonuçta eve gelen ekipler evin içini görüyor. Değerli şeyler görüp hırsızlara haber veren de olabilir ama bir temizleme şirketinin her gittiği eve hırsız girse direkt yakalanırlar :D o da çok mantıklı değil gibi.

dediğiniz tarzda da olabilir ama böyle bir hizmetimiz var ister misiniz demek yerine direkt "kombi temizliği için geliyoruz evde misiniz" diyor. yaptırmak istesem bile böyle emrivaki davranan birine yaptırmazdım. adımı bir şekilde izinsiz şekilde öğrenmiş. üstelik madem normal bir esnafsın niye telefonu birden kapatıp aradığın kişiyi engelliyorsun?

Böyle bir şey daha önce duymamıştım ama hırsızlık için akıllıca bir yönteme benziyor.

- Klima temizliği için geleceğiz, evde misiniz?
- Evde değilim.
- Evde kimse var mı, ya da siz kaçta gelirsiniz?
- Evde kimse yok, ben akşam 8'de geleceğim.

Kesinlikle iyi niyetli değil ayrıca böyle bir satış pazarlama yöntemi yok

11 ile SE2020'nin içi aynı, SE 2022'nin işlemcisi bi üst model olmalı.

Bence 11 al biraz ağır ama en azından pili iyi gidiyor. Seçeneklerde varsa 12-13 mini veya düz 12 falan daha iyi olurdu tabii.

imza: SE 2020 kullanıcısı.

SE = klimasız şirket aracı hissi bıraktı bende, iphone 11i hala birinci telefon olarak kullanıyorum..

Bir sey olmaz

Ben Twitter'da okumuştum. Doğru mudur, yanlış mıdır onu bilmem.
Polis bir baba kızının aylar önce bir otelde kaldığını görmüştü de bir şeyler olmuştu.

Otelde kalmanızın kayıtlı olmasıyla ilgili bir sorun olabilir belki ama kimliğin fotokopisinin çok dert açacağını sanmıyorum.

Ek: Ekşisözlük'te birisi yazmış, polis arkadaşı tanıştığı tüm kızların konaklama geçmişine bakıyormuş.
eksisozluk.com

bir şey olmaz ama kötü niyetli kullanımlara (polisin bakması) ceza verilmeli veya suçlu olmayan kişilerin verileri emniyetten X gün içinde silinmeli demek ki.

kvkk var bir şey olmaz

oteller odaları kullanan ya da konaklayan kişilerin bilgilerini günlük olarak emniyete aktarmakla yükümlüdür. yasal bir zorunluluk bu. otelelrin sistemleriyle entegre bir sistem üzerinden işler bu durum. böylece kanun kaçakları, asker kaçakları, intihar şüphesi olanlar (ailelerin emniyet güçlerine bildirdiği mental durumu sıkıntılı olan kişiler vb), tehditle alıkonulan gibi gibi kişiler tespit edilebilir.

polisler kvkk'ya rağmen ihlal edip bakıyor olabilir ama bu yasal değil.

Biz fotokopi çekmiyoruz. Yasak zaten normalde. Kimliğinizi istediklerinde vermeyin. Kayıt doldurmak yeterli. Kvkk falan hikaye. Kötü niyetli birine denk gelirseniz fena sonuçlar çıkabilir.

havataş dururken taksi tercih ettiğine göre parayla bir sıkıntının olmaması lazım.

taksimetre açmamak = dolandırmak. bunu sormana bile gerek yok.

40 kilometre civarı zaten 500 lira. 34 km ise 420 civarı olsun. Kazıklama durumu bence yoktur da taksimetreye bakmıyor musun?

taksi-ucreti.hesaplama.net

Antalya’da turistik merkezden turistik merkeze giderken genelde taksimetre acilmaz cunku fix fiyatlari vardir. O da pahalidir.
Antalya’dan bir otele gidecekseniz en mantiklisi shuttle transfer ayarlamak, kisi basi 100 liraya filan otele birakir ama dolana dolana tabi. Servis usulu.
18 kilometrelik yol icin 20€ istiyorlardi 4 sene once (side-gündogdu arasi) bana ok geldi o yuzden simdi belek-havalimani arasi.

shuttle’lar o civardaydı. Biz geçen gün şehir içinden Hotel Su’dan havaalanına gittik 260 lira mı ne tuttu ki sen Belek diyorsun.

Transfere de ortalama aynı fiyatı verirsin hocam takılma

500 değil de 30tl servis ücreti aldılar o koydu :(

Dolandırılmayı bekliyodum da ekstra bir dolandırılma yoksa sıkıntı yok, teşekkürler herkese.

gitmemesini tavsiye ederim.
degmez..

kaçak gitme muhabbetiyse gitmesin. Öyle gibi duruyor.

Legal gidecekse, skilled work bir iş bulmaya çalışıp bir an önce permanent residency alması iyi olur. Ben öyle yapmaya çalışacağım.

kapıyı bilmem de takarken kapının yanlarını full çimento ile doldurmazsan yanları büküp kastırıp açıyorlar diye okumuştum. Sonuçta en zayıf halkası kadar güvenli.

Ucuz olan çelik kapılar güvenlik anlamında pek etkili değil. Ucuz çelik kapıdansa ahşap kapı daha iyi. Bu arada ustalarla "kapı dahil" mi anlaşıyorsunuz anlamadım. O şekilde anlaşırsanız malzeme ürün vb parasından epey bi geçirmeye çalışıyorlar.

Ucuz olan çelik kapılar çelik kapı değil armut tan teklifle çelik kapı yaptırılmaz yaptıracaksanız mesela kale celik kapı yaptıracaksanız

kale yaptir gec. tuzlu olur ama sikinti cikartmaz.

Hakkı verilmemiş değil ama
12 kızgın adam
Kubrick in tüm filmleri
Shining (yine Kubrick ama yeri ayrıdır)
Event horizon

Film değil ama monty python seviyorsan bbc'nin top gear programının eski bölümlerini de sevebilirsin. Arabalardan hiç anlamam ama sırf muhabbet için açıp izliyorum bazen.

Yine çok kıyıda köşede kalmış değil ama sacha baron cohen benzer bir mizah yapıyor. Borat'ı falan izlemediysen kesin izle.

Aslında Terry Gilliam'ın zibilyon tane filmi var monty python gibi, Jabberwocky, Billion Dollar Movie falan, ama o kadar iyi değiller. Yine de izlesen izlenir.

Zucker-Abrahams-Zucker filmlerine bir bakın.

(bkz: Top Secret)
(bkz: Airplane)
(bkz: the naked gun)
(bkz: the naked gun 2 1/2 the smell of fear)
(bkz: the naked gun 33 1/3 the final insult)

Drama gibisinden as good as it gets i çok severim, garip bilimkurgu olarak k-pax ilginçtir bence.

daha geçen gittik, ikametinin bulunduğu nüfus müdürlüğüne gideceksin. Başkası almıyor. (Bu bilgi İstanbul için geçerli, küçük şehirlerde alıyor olabilirler) Sarıyer sıraya koyup alıyoruz demişti ama eşiminki Kartal'da olduğundan oraya gittik sonra, o bir belge isteyip direkt yaptı. (Sebebini sordu, bir aciliyeti varsa belge istiyor. Numara almadan oranın şefi gibi olan birini sorun, onlar yapıyor) Biz okul kabul belgesini yeminli tercümana çevirttik öyle istedi ve başvuruya ekledi, çarşamba başvurduk pasaport cumartesi elimizdeydi.

Ben pasaportu alabilmek için Ankara'ya gidecektim hatta ama sanırım o çeviri belge işe yaradı anında bastılar. Normalde 2 aya kadar bekleyen var. (Ankara Yenimahalle'deki yere gidip gün içinde alabiliyormuşsun ama)

Üstadım teşekkürler bilgi için, yani randevusuz gideceğim anladığım kadarıyla değil mi?

rica ederim, evet randevusuz gidebilirsin zaten sistem randevu vermiyor bizi mağdur durumda bırakıyor. Orada da sıra numarası almadan sorun, köşede oturan müdür mü şef mi birine yönlendirecekler.

normal görünüyor. 56 lira gelmiş bize ki bir hafta da evde yoktuk.

merak edip geçen seneye de baktım.

bu sene 32 gün 11 metreküp - 56 lira
geçen sene 34 gün 9 metreküp- 20 lira

Biraz çok gibi. Ben son ay 35 TL ödedim. 3 çocuk var, sürekli yemek pişer.

40-50TL geliyor bize. Evde iki kişiyiz.

73 lira gelmiş aynıyız. Galiba yeni normal bu.

2 kişi;
Haziran'da ödediğimiz: 59
Temmuz: 49
Ağustos: 31

Temmuz - Ağustos'ta birer hafta evde değildik sanırım.
Birimizi çok sıcak birimiz ılık duş tercih ediyor. Yemek az pişiyor. Çay - kahve elektrikli.

70-80 fazla göründü bana da, tabi kaç kişi olduğunuzu bilmeden bir şey söylemek zor.
2 kişi bile olsanız çayı ocakta demliyor ve bulaşıkları bazen elde yıkıyorsanız böyle bir fark olması normal.

60lik anne babamin son 3 ay odedikleri: 33, 49, 69
Zamlar var anlasilan

10 tl'den az geliyor bana.

Ps: tek yaşayan bekar, haftada max 3 gün yemek pişer, yaz aylarında sıcak suyu tamamen iptal edip soğuk suyla duş alıyorum.

2.0 hızı alırsın. Fakat o kablo yazıcı kablosu gibi zaten güç ve azıcık veri taşımak için kullanılan bişey değil mi? Tabii eski external harddisk kutuları da bu kabloyu kullanabiliyordu ama onlar zaten usb2 hızından daha hızlı çalışmıyordur.

Monitör arkalarındaki usb girişlerini kullanmak için bu kablo şartmış bir tane aldım mavi girişleri kullanıyorum ama 2.0 alsaydımda işimi görürdü galiba

usb2'nin yeteceği yerlerde 3 kullanmanın anlamı yok gereksiz maliyet. keramet kabloda değil diye bişey de yok ekstra pinler ve kablolar var içinde maliyeti de bu arttırıyor zaten. usb 2 kablolar daha ince de olabiliyor taşıması da kolay, sadece şarj için kullanılacak bir kablonun usb 3 olmasının anlamı yok mesela. ekstra data pinlerine para ödemek ne kazandıracak bana?

usb2 kablo alırsan usb2 hızında aktarım yaparsın. şarj içinse de kablo kesitine göre değişir kaç amper taşıyabileceği. ben şarj için 5a taşıyabilen örgülü 2metrelik usb2 typec kablo aldım mesela usb3 veya thunderbolt kabloya 10 kat fazla para versem bana en ufak bi katkısı olmayacaktı bunun... üstüne kablo daha sert ve kalın olacaktı

özellikle usb b için zaten usb2 olmak zorunda, usb3 typeb fiziksel olarak da farklı normal usb b'ye usb3 data aktarım hızları için gerekli olan ek pinleri koyacakları bi yer yok.

detaylı bilgiler için teşekkür ediyorum @konetsu ama adamlar 3.00 ile 2.00 olarak ayırmış. www.amazon.com.tr bende dediğin gibi para vermek istemiyorum fazladan gerçi aralarında fark yok fazla ama işe aldığımı 2.0 olarak aldım.

2010'da evlenirken çantaş'tan almıştık. hem kaliteli hem de çıktı.
hatta bir kere (aldıktan 5-6 sene sonra) benim halt yemem sonucu fermuarı patlatmıştık. tamir için götürdüğümde 5 kuruş para almadan tamir etmişlerdi.

ama son 12 senede kaliteleri değişmiş midir bilemiyorum.

easpak kullanıyoruz bez olanlardan çok çok memnunuz, hiç bir şey kırılmadı bugüne kadar.

işte dışı plastik olanların dışı kırılabiliyor. Dışı kumaş valizlerimin de birinin sapı kırılmıştı. İçindekiler aslında sana bağlı, ben doğru düzgün olmayan bir marka kumaş valizle bir sürü ülkeye gittim, içinde harddisk vb. bana göre hassas şeyler vardı ama hep güzelce kıyafetlere havlulara sardım bir şey olmadı. Daha dün ülke içi yine kumaş valizle yolculuk yaptım, şarap şişesi havluya sarılmış haldeydi bişey olmadı.

ççs

Verage ya da Polo Assn büyük boy valizlerinden aldık bir ay önce. Verage 2400 civarıydı, Polo biraz saha ucuz. Benim bulduğum en kaliteli olanlar bunlardı, ÇÇS’nin modeli çok kötüydü. American Traveler da olabilir fiyatları Verage’ın biraz üzerinde. Kadıköy’de çantacılar var oraya bakabilirsiniz.

Newpipe

jdownloader bu işin piri.

github.com

ama PATH'e ekleme ve komut istemini kullanma gibi şeyleri bilmeniz ya da öğrenmeniz lazım.

edit: yazmayı unutmuşum. açıklamada varsayılan olarak en yüksek çözünürlüğü indirmeye çalışır diyor.

idm 1 ay ücretsiz.

linki www.ssyoutube.com yapınca indirmiyor mu?

Jdownloader +1

Browser üzerinden olanlar genelde bir tık aşağısını indiriyor. 2160p varsa 1440 veya 1080 gibi.

Altın eksperi ilgili şehrin bir şubesine geliyor, o yüzden belli dönemlerde kabul oluyor.
Kuveyt türk'te eksper inceleyip hesaba geçirdi. Ancak hesaba geçirirken (sanırım %3'lük) bir kesintiyle hesaba geçiyor. İlk 3-5 gün alım satım yapamıyorsun. Yani bankanıza bu detaymarı sorun, kuyumcuda bozdurup tlyi yatırmak daha cazip olabilir.

Bir de alım satım makasını açtılar geçen aralıktan beri, al-sat cazibesi azaldı. Kuyumcu makası ile bankalarınkini karşılaştırın. Bana göre şu an bankanın tek cazibesi alım satım kolaylığı. Kuyumcuya gitmek zor, hele bir de tanıdık yoksa, altını bozarken zorluk çıkaranı oluyor çokça.

O yüzde 3 lük şey kesinti değil. Hesaba 24 ayar altın olarak yatırılıyor fakat sen 22 ayar altın satıyorsun. O yüzden kesinti gibi duruyor

KADSİS sistemini araştırın. Komisyon, kesinti vs yok. Anlaşmalı kuyumcularda kolayca halledebiliyorsunuz, banka hesabınıza aynı gram olarak geçiyorlar.

İmkanınız varsa, bankada TL haricinde bir şey tutmayın. Sonrasında çekmek istediğiniz zaman altın veya döviz cinsinden alamayabilirsiniz.

NOT: yatırım tavsiyesi değildir.

.

kiralık kasaya koyun.
3 gün sonra banka hesaplarındaki tüm dolar ve döviz hesapları tl'ye çevrilmiştir diye yönetmelik çıksa aval aval bakarsınız.

Daha dün yatırdık. Ekstra hesap açma işiyle uğraşmamak için kadsis yerine halihazırda hesabımız olan bankanın altın gününe gittik.(sitelerinde hangi gün hangi şube yazıyor) devlet bankasında hesabınız varsa kadsis de güzel gibi.

22 ayar altını 0.907 ile çarpıp 24’e çeviriyor. Normalde 22/24=0.916 hani azıcık aşağıdan çeviriyor ama kuyumcu da farklı yapmaz sanırım.

Sonra altın olarak alınamıyor (yani kimi banka 1kg külçe olarak veririm falan diyor) devlete bankaya güvenip güvenmemek ayrı mesele.

niye kuzuları kurda emanet ediyorsunuz, dursun evinizde. bankada duran altın gerçek altın değildir.

5 sene icinde pasaport alabiliyorsan edecegin maddi zarara degebilir.

pasaport yok kalıcı oturum izni imkanı var fakat yine sponsorla bir iş bulmak gerekecek.
edit: 6.senede vatandaşlık hakkı başvurusu varmış.

Açıkçası İngiltere'nin içinde bulunduğu enflasyon ortaminda 5 sene değişmeyecek maaş çok ciddi sıkıntı.

2 bin sterlin baya kötü maaş. 1-2 sene neyse ama 5 sene... Benim iyi maaş alan arkadaşlarım bile enerji ve benzin sebebiyle dikkat etmeye başladılar, siz nasıl yaparsınız bilmiyorum.

ne güzel seçenekleriniz var ya ben içten içe çürüyorum. Ya 2000 sterlin kıtı kıtına nasıl yetiyor ya benim yeğen hem hayatını yaşıyor hem de bundan az kazanıyor bildiğim. Arkadaşlarımın %80' i orada. Hepsi beni mi yiyor? Paylaşımlı eve 800 sterlin veriyor benim yeğen. Rivayet odur ki 100 sterlin aylık mutfak masrafı. Keyfe de harcadığı para var bir de kredi çekti MacBook Pro aldı 2000 sterline. Bilemedim Altan. Ben de başvurmuştum Facebook grubunda bir kadın şöyle yazmıştı; " Buraya zengin olma hayaliyle gelmeyin ama şunu bilin ki yediğiniz içtiğinizden haberdar olursunuz." Burada EU nun yasakladığı ilaçlar satılıyor, SAR değeri yüksek telefonlar TR piyasasında. Algida dondurmanın bile içeriği burada farklı var sen düşün. O kadar orada kalıp vatandaşlık nasıl olmaz şaşılacak iş?Yeğen şey demişti yılbaşında kapımın önünde arkadaşımla muhabbet ediyordum ve yanımızda 5 kişilik erkek bir grup vardı, sıkıntı çıkmayacağını bilerek yaşamak çok güzel demişti. "Önümüzde duran arabalar yeni yılımızı kutlayıp partiye gidiyoruz katılmak ister misiniz?" diyormuş. Bol şanslar.

kacirdigin nokta olsun olmasin, birazdan 2000 sterline krallar gibi yasiyorumcular gelir, moralini duzeltir.

@guitarissimo; eğer 3 kişi ile beraber falan yaşanırsa ya da kötü yerlerde yaşanırsa ya da şehirden uzak olursa tabiki. Nasıl yaşamak istediğinize bağlı. Kisi hayat kalitem düşecek demis, buradan şu an 3-4 kişi ile ev paylasmadigini düşünüyorum.

Neyse, numbeo'ya sordum; benim alacağım zam ile olacak maaşımın londra değeri 5 bin pound. Bu mantığa göre 2bine öyle güzel bir hayat yasatmaz.

Bu arada mutfağa 100 pound harcayan kişi ne yiyor bilmiyorum.

Bu arada yegeniniz nerede yaşıyor bilmiyorum ama Avrupa'da bazı yerler hiç de öyle değil. Bir arkadaşı evine bırakmak için bir mahalleye girdik de arkamızdan şişe atmislardi araba pahalı araba diye.

@logisticmanager 13 Hollam House, Denmark Road N8 0LS Hornsey Mevzunun geçtiği ev burada. Çok garip oradan gelen adam sen burada 1 tl kaybetsen sana koymaz ama ben orada 1 pounda 2 kruvasan 1 fincan filtre kahve alyorum demişti. 2 sene önce Ankara Anlaşmasıyla başvururken arkadaşlarım + yüzlerce youtube kanalı ki hala duruyordur o videolar 100 sterline seperti delicesine dolduruyor bunun hesabını yapıyorlardı. Neyse ben zaten bu bilgileri verirken başkalarının deneyimleri aktardım gidip görmediğim yaşamadığım yer ben bilmem. Kalsın o zaman burada.

@guitarissimo, biraz abartmışlar. 2014'te sadece kahveye 2 pound verdiğimi hatırlıyorum 2 kruvasan + kahve alması imkansız. (belki pastanelerde akşam %50 indirimli satılan şeyleri alıyorsa falan)

Londra için az para bence.

@guitarissimo; vallaha kruvasanin memleketinden bildiriyorum, ben daha 1 euroya iki kruvasan görmedim. Acayip ucuz, dandik bir yer heralde ya da marketten endüstriyel.

Verdiginiz adresi google'a yazınca social housing çıkıyor.

Bu arada 100 pound/euro dolmaz demiyorum ama haftalık dolae, aylık da alinacak şeyler ve kalitesini sorguluyorum. Yani hadi İngiltere fransa'dan daha ucuz olsun; iki sn Google yazınca pirinç, kuru fasulye, havuç falan yiyip ayda 100£ yaşarsın diyorlar. Bu hayat degil. Buna ek olarak dediğim gibi Avrupa'da en çok etkilenen yerlerden biri İngiltere enflasyon ortaminda.

Paylasimli eve okeyse yasayabilir. 750pound civarinda paylasimli ev bulabilir herhalde. Aylik kisi basi artik 130-150pound falan oluyor market alisverisi.

Kiradan sonra en buyuk gider ulasim olur, tube'a binersen gunde 6-7pound falan verirsin zone'a gore.

Yillik enflasyon 2-3yil boyunca yuksek kalacak diye konusuluyor, yilbasinda %18e cikacak diyenler var. Bu yuzden sabit maas pek hos degil.

Skilled worker visa ile geleceksin muhtemelen, burda da is degistirebilirsin ayni yerde kalmana gerek yok :) sirket degistirsen de ulkeye ilk giris tarihinden itibaren 5.yilda suresiz oturum alirsin, suresiz oturumdan 1 sene sonra da vatandaslik olur.

sponsorluk diyorsun da orada çalışırken başka bir firmadan sponsorluk alma ihtimalin de var. ben onu düşünerek kabul ederdim.

@logisticsmanager social housing nedir bilmiyorum. Oraya bir şeyler sipariş etmiştim zaten adresi öyle buldum. O ev Gbp 500 gibi bir şeydi. Şimdi Gbp 850 ye bir evde kalıyor hatta sahibi Kıbrıslı. Ben dediğim gibi bana söylenenleri söyledim. @fakyoras geldi üç aşağı beş yukarı çat çat benim söylediklerimi söyledi. Belki o oradadır bilemem ama para biriktirmek istedikten sonra o çile çekilir gibi. Ayrıca da 6. senenin sonunda vatandaşlık varmış (eğer doğruysa) güçlü bir pasaport da cabası.

2000gbp nin vergiden sonraki maas oldugunu umuyorum. UKde genellikle brut-yillik olarak soyleniyor maaslar...

Firsatiniz olduguna gore gidip deneyin derim. Tesbitlerinizin hepsi cok dogru. Amac TR den cikip hava degisimi ise denemekte yarar var. Londra disinda yasayip evden calisarak ulasim masraflarindan kismak vs gibi faktorlerle eliniz biraz rahatlar. Ama LON-IST ucak biletlerinin gecen 1-2 seneye gore asiri pahalandigi su siralar 5 sene maas artist almamak bir sure sonra sizi hayal kirikligina ugratabilir.

Bol sanslar

çalışma odası ve çocuk odasında sorun yaşamanız garip geldi.
aklıma gelen 2 sorun var. ayna ve ahşap mobilyalar. ayna ve ahşap mobilya kablosuz veri iletimini etkiliyor diye biliyorum. odalarda belki bunlar varsa etkileniyordur.

çözüm olarak da daha basit ve denemesi daha ucuz bir yol önreceğim.

eski evimde salonda biz de sorun yaşıyorduk kablosuz internet konusunda ve salon ile modemin olduğu oda arasında bir yere aşağıdaki linkte yer alan repeater'dan koyduk sorun çözüldü. hatta daha sonra yazlıkta ara kata da bundan koyduğumuzda giriş kattaki modemin sinyali çatı katına kadar iletildi. bence denenebilir.

cdn.akakce.com

edit: oha bu da 1000 lira olmuş. ben 3 sene önce filan 100 liraya filan almıştım.

edit 2: vatan'da böyle bilgili bir danışman olmasına şaşırdım. bir kaç defa farklı cihazlar için soru sorduğumda beylik cevaplarla geçirtirmişlerdi. spesifik giçbir soruma cevap alamamıştım. ben olsam vatan bilgisayara arkadaşın ilgi ve bilgisinden dolayı bir teşekkür maili atardım :)

@teritori, Antre'de karşılıklı iki adet büyük boy aynası var. Giyinme odası ile yatak odası arasında aynadan yapılmış çift kanatlı kapı var.

Önerine gelince, anladığım kadarıyla bu cihazı internetin çekmediği her yere koymak zorundayım bu da tam çözüm olmuyor benim için çünkü internetin çekmediği alan sayısı çok fazla, yani her odaya yakın noktaya bundan takmak zorunda kalacağım gibi? fiyatı da öyle düşük değil ki 3 tane alıp takayım.

Eğer evde internete erişemediğimiz tek bir nokta olsa mantıklıydı ama bahsettiğim gibi evin neredeyse hiç bir odasında internete wifi ile adam gibi bağlanamıyoruz üstelik her iki modemde de aynı durum var.

Ben eski evimde powerline ile (elektrik hattı üzerinden) çözmüştüm. Fakat o durumda modemler ortada değil, sol veya sağ en uçta dursun. Diğer alet de öbür köşede. İki uçtan wifi alın. (Edit:gerçi çalışma odası tam ortada, ama powerline veya direkt modemler oraya konursa bu sefer tercih yapmak gerekecek yatak odası mı iyi çeksin salon mu. İki uca konursa da çalışma odasında yine sıkıntı olabilir duvarlarda veya eşyalarda bir şey varsa)

Yine de # odalarında düzgün sinyal alınmaması ilginç.

Powerline aynı ev içinde çalışıyor “doğrudan kablo” ile ne demek istemiş bilmiyorum. Sonuçta aynı evin hattı aynı yerden geçiyordur belki dubleks vb yerlerde işler karışıyordur bilmiyorum. Fakat tplink powerline kitapçığında prize direkt takmak daha verimli diyor. Çoklu prize takmayın. Yani iki prizi bunlara ayırmanız lazım ve tabii sadece bi modemin/sağlayıcının internetini bu şekilde yayacaksınız. Ama gerçekten üstünde yazan hızla (sizinkinde 300mbps) interneti kablo çekmiş gibi arka odaya iletmek için güzel bir çözüm. Oradan ister wifi yayar ister pcye kablo çekersiniz.

merhaba,
acikcasi Vatan bilgisayardaki danıismani tebrik etmek lazim, zira söyledikler tam olarak dogru. önerebileceğim alternatifler,
1.eğer kablo çekme şansınız varsa giyinme odası ve antreye modemleri taşıyıp coveragei genişletmek
2.elektrik hattı üzerinden data taşıması buvatta problem olmuyor, sadece sigorta kutusu (dubleks evlerde) problem olabilir
3.elektrik hattına alternatif olarak bir cat 5 kablo çekerek bunun sonuna bir repeater eklenebilir.

en temiz, verimli ve ‘future proof’ yöntem mesh ağı. deco alabilirsiniz ama en az 3’lu set alın, diğer sinyal güçlendiriciler gibi çalışmadığı için router sinyali gelmiyorsa mesh de çalışmaz savı çürüyor.

bir deco’yu router’in hemen yanına kabloyla bağlayarak koyduktan sonra diğer ikisini evin diğer iki ucuna koyabilirsiniz.

Kapsamlı araştırma ve sizlerden gelen öneriler ışığında TP-Link Deco P9 Powerline & Mesh modelini alarak sorunumu kökten çözdüm arkadaşlar. şimdiye kadar şu işe harcadığım paraya üzüldüm bu seti alınca. Gerçekten ihtiyacım tam olarak bu aletmiş.

Öncelikle en büyük endişem, ev içerisinde farklı elektrik prizlerine bağlandığı için internetin nodelar arasında ulaşmasında sorun yaşayacağımdı ama bırakın sorun yaşamayı, modem üzerinden 50-60Mbit'in üstünü göremediğim internet bağlantım 100Mbit'e mıh gibi saplandı, şimdiye kadar interneti kullanmıyor muşum resmen onu anladım.

En sevdiğim yanı ise wifi ağına katılan her aleti cep telefonuma bildirim olarak göndermesi, bu sayede wifi'ye kim bağlanmış, ağ kullanımı ne durumda mis gibi görebiliyorum.

Benimle benzer sorunu yaşayan varsa gerçekten şiddetle tavsiye ediyorum bu ürünü.

welder guzel oluyor hediye olarak, ince bilekte de şık duruyor 42likleri. hem ablan da takar ara ara unisex sonucta :) gerci sizin butcenin epey altinda sanirim fiyatlari ama yine de bir bakabilirsiniz. guzel saattir.

moody modelinden bahsediyordum yazmamisim :)

Bu bütçeyle Tissot olabilir.

Ör:
www.konyalisaat.com.tr

Tissot heritage visodate
Tissot le locle
Tissot prx

skagen'ler güzel bence, gayet spor ve ince. ben 5 yıldır kullanıyorum çok memnunum. ama sizin bütçenizin altında. max 4-5k civarına alınıyor.

www.konyalisaat.com.tr

ben bunu görüp beğenmiştim bunu almışlardı. Severek takıyorum. Sadelik vs. kişiden kişiye değişir tabii.

edit: huawei'nin falan çok şık akıllı saatleri var ama onların sıkıntısı 3-5 yıla pillerinin ölecek olması, yazılım güncellemesi almayınca ileride sıkıntı olacak olması falan. Gerçekten saat takan biri düzgün bi saati 30-40 yıl takar sonra çocuğuna bile verir. Tabii zamanı görmek için pek lazım değil, aksesuar olarak düşünmek lazım.

bu zamanda saate verilen paraya yazik gunah gercekten. Akilli saat kullaniyorsa saygi duyarim onu da gitsin telefonuna, ozelligine gore kendi alsin cok istiyorsa. Tek ozelligi zamani gostermek olan bir alete bu paralari vermek dogru degil. Ha ben de siklik icin takiyorum, hatta 4-5 cesit saatim var kiyafete, mooda gore kullaniyorum ama hepsini salas dukkanlardan komik rakamlara aldim. Annenizinn altin secimi daha mantikli geldi bana

10 cok az
dolar zaten 18
hele ki ablanin evlenecegi birine
kaliteli saatler 70ten basliyor

contavolta +1

Skagen düğüne gitmez sanki.

Tissot +1

tissot - powermatic bakabilirsiniz.

hayır yapamazsın.

(bkz: airmore)

app'i + pc'de browser ile wifi üzerinden yapabiliyorsun. Foto ve video transferi çok yaptım dosya da yapılabilmeli diye düşünüyorum bir bakarsın.

@nhk teşekkür ediyorum. Zaten aktardığım pdf ler maximum 16mb lık.

biliyorum blutooth dediniz ama bence su da aklinizda olsun: support.apple.com

bu sekilde direkt bulut uzerinde senkronize oluyor, windows file explorer icinde goruyorsunuz eslestirme klasorunu. fotograflar vb de geliyor isterseniz ama gerek yok. sadece drive acsaniz yeter.

dosya taramak icin de bir sey onereyim. iPhone'daki notlar uygulamasinin icerisinde tarama yapabiliyor onu pdf olarak kaydedebiliyorsunuz. ben artik diger seyleri kullanmayi biraktim sahsen.

Teşekkür ediyorum @super

bence mantıklı düşünmek lazım. rayiç bedel 3 katına çıkmış. diyelim piyasa 3000 sen 1000 lira ödedin. e ev sahibi uzun vadede çıkartmak istemeyecek mi? dava açsın, 2 yıl sürsün. e 2 yıl sonra çıkartacak. birçok ev sahibi bu yıl yasal olarak düşük kirayı kabul edince çıkartmak için uğraşmayı bırakmaz. sonunda yine başa dönülecek. onun yerine orta yolu bulup uzlaşmak her iki taraf için de daha az maliyetli.

Uzun vadede çıkarmak istesin, ne olacak? Yasal zammı yapıştırın geçin. Yıllar sonraya kim öle kim kala? İnsanların haklarını bu kadar kolay yedirebiliyor olmasına şaşırıyorum.

Edit: %300 diyen birinin hakkı 25’tir bu arada. Çakala bak.

ruhen hastayim ben +1
orta yola gerek yok. isleri cirkinlestirirse polisi ararsiniz olur biter. her seyi gelecek korkusuyla kabullenmemeyi ogrenmemiz lazim.

ev sahibiniz belki de bi yerde isveren statusunde. oyleyse, hic sanmiyorum ki calisanlarinin hakkini verirken de orta yol arasin. enf. orani bu, ben ne yapabilirim ki diyodur.

boylelerine iste yasa bu, buyur yuzde 25in diyeceksin.
olacagini varir sizin is. yuzde 300 de ne demekmis. yuzde 300 gibi fahis zam isteyen kisi yasli da degildir. yaslilarin kafasi oylr calismiyor. vermeyin de bi zahmet gitsin kendine bir is bulsun calissin emek vererek para kazanmak nedir ogrensin isyeri sahibi degilse de.
mahkemede de bi sey cikmaz. yasa var sonucta. 2 yil sonrasi de belirsiz ulkede. simdiden dusunmenin mantigi yok.

Şu an ödediğin kira çok düşükse ben oturacağım diyerek seni çıkarıp kendisi oturur ve ceza neyse öder. Ama buna değmeyecek bir rakamsa uğraşmaz. Yeni kiracıdan aldığı kira ile 3 ayda parayı çıkarır. Bu devirde 2000 lira ödeyip de halen %25 demek de ayıp. O yüzden kiranın piyasaya göre durumu önemli.

Ben benzer durumda kiracıyı çıkardım. Kirası çok düşük kalmıştı ve evden uzun süre çıkmaya niyeti yoktu. Hadi şimdi %25, e sonra ne olacak. 500 lira artışlarla ev bir süre sonra elinden gitmiş oluyor zaten.

Ben hem ev sahibi hem de kiracıyım.

Oyun oynanırken kurallar değişmez oyuna baslarken ne anlaşıldıysa o. Yani kanun ve sözleşme dışına kesinlikle çıkmam.

Ev sahibinin tavrını ve durumunu iyi inceleyin. Bazı ev sahipleri var boşa sıkıyor yok ben gelicem oturucam vs ama ben biliyorum ki mümkün değil. Resti çekin diğer türlü kendiniz durumu tartın

ekşi'yi okuyup gaza gelmeyin. şu soruları sor kendine. en azından evde 3 yıl daha oturmak istersin. ev sahibi, %25 zam yaptıktan sonra "peki tamam o zaman önümüzdeki 3 yıl boyunca bu düşük kiraya razı olayım" diyecek mi sence? yoksa bu 2-3 yıl boyunca çıkartmaya mı çalışacak? 2-3 yıl içinde de yasal olarak çok fazla imkanı var. %25 zammı yaparsın ben oturacam der, dava 2 yıl sürse sonuçta yine çıkarmış olmayacak mı? evi ailesinden birine satar, oturacak yeri yok der 2 yıl sonra çıkartır. çıkartıp kendi oturmazsa da dava açarsın belki bu sefer sen 2 yıl uğraşırsın ve bir miktar tazminat alırsın. e ev sahibi de yeni kiranın getirisyle tazminatı 3-4 ayda çıkartır zaten. yani yasal yollardan da çıkartabilmesinin yolları var. bu durumda %25'te diretmek karlı diyorsan %25 yapabilirsiniz.

orangeyellow +1

öncelikle: www.eksiduyuru.com

tüfe'ye göre %49'dan fazla yapılamaz zaten (eski kural buydu), şimdi %25. Fakat yüksek zam yapılsa yine evi satmayacağı meçhul. %300 isteyen %50'den de memnun olmaz. Yani orta yolu bulup yine çıkarılabilme tehlikesi olacağından, madem %25 yükseğini yatırıp normalde %50-100 olsa vereceğin parayı fonda altında dövizde tutup biriktirsen ileride yeni eve çıktığında daha rahat edersin.

Tabii birkaç yıllık kiracıysan çok düşük kaldıysa bilemiyorum.

herkes 2 yıl sonra çıkaratacak demiş, ben 2- 2,5 yıla çıkmayı göze alabilirim, farklı bir şehre gitme ihtimalim var .
ev sahibibm bildiğim kadarı ile hollandada gelip ben oturcam diyemez de hadi dedi, bu süreç 2 sene mi sürüyor kesin :) ben gidip avukat tutmak durumunda kalıcak mıyım ? anlaşma olmaz ise eylül 1 de kirayı öderken %25 yapma zorunlulu varken kendime göre zammımı yapıp hiç polemiğe girmiyim 2 yıl çıkartamazsa

Sizin durumunuzda o zaman %25 yapın geçin.

Sizi çıkarması için ev sahibinin sözleşme bitim tarihinden 1ay içerisinde tahliye davası açması gerekir ben ya da alt üst soyumdan bir oturacak diye ve bunu kanıtlaması lazım yani o şehirde başka mülkü olmayacak, emekli değilse is yeri o şehirde olacak, alt/üst soy için de aynısı geçerli.

Davanın açılması yürürlüğe konulması karara bağlanması zaten minimum 1 yıl. Karar verildikten sonra size 6 ay süre veriyor zaten hakim. Siz bence sözleşme sonundan 1 ayi geçirmeye bakın oyalayin ev sahibini. Oldu mu size kafadan 2 yil 6 ay. Ev sahipleri çakalsa siz de çakallık yapın.

Bu tavsiyeler tamamen tecrübelere etraftan duyduklarıma dayanır en iyisi siz bi avukata 300-400 lira verip danışın

sozleşme 1 eylülde bitiyor , ekime kadar dava açabilir mi yani ben ağustosta dava acsa acabilir gibi düşünmüştüm,
ben tefe tüfeye göre zam diyip gerisine bakmıycam sanırım vicdani olarak da daha rahat olurum. davalık olcak olursam da keşke 25 yapıp geçseydim derim .

alabilirsen Macbook Air M1 veya M2 çok daha iyi seçenekler.

PT.com.tr üzerinden öğrenci indirim fiyatlarına bir bak, öğrenci belgesi olan birine aldırırsın.

kozmetik yüzünden epey düşük satıyorum, ilgilenirsen günlük olarak işini çokça görür. www.sahibinden.com

eklemeyi unuttum, türkiye’de değilim.

M1 sonrası ciddi bir performans atlaması yaşadı macler. M1-m2 işlemciler hem çok performanslı, hem çok az enerji tüketiyor ve ısınmıyor.

M1 işlemcili, 16gb ramli bir air ömürlük olur.

Intel güncellemeleri sanılandan daha erken şekilde bitip yalnızca güvenlik güncellemesi olarak devam edecek. Bu sebeple m1 air'den daha düşük bir şey almayın bence bütçe varsa.

M1 air günlük kullanım için çok çok uzun yıllar işinizi görecektir.
(future proofing için 16 ram tercih edebilirsiniz)

17-18bine m1 islemcili air al gec. Intel ve m1 arasinda ucurum var. (10-12 saat pil omru, fansiz vs)

Altin 100 yildir kaybetmiyor, epey de kazandiriyor.

dolar ile eurobond al.

Eşit olarak Dolar-altın-hisse

Biraz da coinden zarar gelmez.

Bence.

Fon alıyorum ben, tek bir hisse almak için kendime yeterince güvenmiyorum.

Kardeşim 5k ya nasıl yaşıyorsun? Hayret ettim gerçekten.

Türk borçlar kanunu:

MADDE 319/2- Kiracı, bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin ve onun belirlediği üçüncü kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle yükümlüdür.
MADDE 319/3- Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip görüleceğini uygun bir süre önce kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının yararlarını göz önünde tutmak zorundadır

Kanuna karşı gelemezsiniz.

Diyemezsin, kanun net.

her hafta şu gün akşam müsaitim diyebilirsin. Haftada bir gün belli saatte gelen gelir mesela. Göstermeyen kiracılarla ilgili açılan davalarda hakim ayda 2-3 göstermeyi bile kabul etmiş. Öyle örnekler görmüştüm. Kimi ev fotoğraftan bile satılıyor. Oturmak için alacak kişi de kiracılı evi pek istemiyor.

Ben iyi niyetimle haftada 3-5 gösterdim şimdi keşke göstermeseydim diyorum.(o evden çoktan çıktım) Bir ara emlakçılar azıtmıştı arayıp kendileri gelmeden sadece ziyaret edecek kişiyi gönderiyorlardı vs. Bu kadar izin verme. Ben bir kere verdim o yüzden diyorum.

Göstermemekle fotoğraf çektirmemek aynı şey olmamalı (bence). Kanun "gezip görmesine izin vermek" diyor fotoğraf çekebilir demiyor.

@encokbenisevinnolur +1

Fotoğraf çekmek mantıken tutarsız bir şey. Sizin ev halinizin, eşyalarınızın olduğu fotoğrafları ortalıkta kullanmaları doğru gelmiyor kulağa.

Eve yapılacak ziyaretin uygun bir süre önce bildirilmesi de zorunlu. Bu madde sizin evinizi bir düzene sokmanız için var, haliyle sizin çalıştığınız bir gün sabahtan arayıp akşam iş dönüş saatinde geliyoruz da diyemezler. Evi temizleyip toparlayacak vaktinizin olması gerekiyor ya da gideceğiniz geleceğiniz yerleri planlayacak bir vakit olması gerekiyor. Bu madde bunun için koyulmuş zaten.

Kanunda fotoğraf dememişse de satış demiş.
Satış için usül haline gelmiş fotoğraflama işlemine karşı çıkmanız pek mümkün değil gözüküyor.
Eve yapılacak ziyaretin uygun bir süre önce bildirilmesi de zorunlu.Bu doğru. 1 saat öncesinden bu bildirim işleminin yapılması toparlanmak için yeterli görünüyor. Tabi çalışıyorsanız mesai dışı olacaktır.
Bunun fazlası ricacı olmakla olur.

her iki kardeşin de imzasının olduğu o emlakçı yetki belgesini isteyin. hangi emlakçıdaysa sadece o gelsin, fotilerini çekip gitsin. haftada 1 de gösterirsiniz, olur biter.

telefon ile mac'teki batarya tipleri farklı fakat şöyle bir genel kanı var. batarya 0'a ne kadar çok yaklaşırsa bu durum batarya için o kadar kötü. örnek olarak %5'te olan bataryayı kullanmaya devam edersen o bataryanın ömrü için iyi değil derler.

bu yüzden benim aklıma ilk gelen şey, bataryayı çok düşük seviyede tutup o seviyede ağır işlem yaptırmak ve şarjı bitirmek. sonrasında çok az tekrar şarja koyup tekrar ağır işlem yaptırmak. şarj seviyesini düşük tutup ağır işlemle bataryanın ömründe yiyecektir diye düşünüyorum. tabi bunlar benim varsayımım.

not: herhangi bir sorumluluk kabul etmiyorum :)

Amaç zaten bataryayı öldürmek, daha ne sorumluluk olacak:)

Bataryayı zaten alet kapanana kadar zorluyorum. Ama macler bildiğim kadarıyla 0'ı görmeden kendini kapatıyor. %5-10'a kadar şarj edip tekrar bitirmeyi de defalarca kez denedim. %1 bile düşmedi batarya ömrü. Belki uzun süre devam etmek gerekiyodur. 2 haftaya yakın denememden hiçbir sonuç alamadım.

garanti süresi ne kadar? belki de düşmeyecek yüzde doksanın altına. neden zorluyorsun ki? :) yüzde 90 kötü bir rakam değil. yanlış hatırlamıyorsam bataryayı tamamen bitirip boş bir şekilde uzun bir süre muhafaza etmek de ömrünü tüketiyor.

elimde 8 senelik bir air var hala aktif olarak kullaniyoruz.
pile bicilen omur 1000cycle, orjinal pil su anda 1500 cycle devirmis durumda hala tek sarjla 3 saat rahat gidiyor. Yeniyken 6 saat falan gidiyordu yani pil sagligi %50 falandir herhalde.

Ben olsam bosuna kastirmam, cunku buyuk ihtimal pilin omru bitmeden makinanin omru bitecek.

Doğru, o şekilde de ölüyor batarya ama düzenli olarak kullanmak durumundayım aleti. %90 yazsa da daha da azaldığını fark edebiliyorum. Günde 10 saati zorlarken 6 saat gitmiyor şu an. Değiştirmeyi isteme sebebim de bu. Garanti 2023 Kasım ayına kadar.

50 cycleda o kadar düştüyse bence götürünce problem olduğunu görüp değiştirmeleri lazım ya. %90 görünmesi problem değil de 6 saat gidiyorsa (tabii ne iş yapıldığına göre de değişir) az.

154 devir %92 benim şu an.

pil sağlığı çok görece değişir, daha önce apple call centerda çalıştığım için biliyorum, mesela 10 günde 88 e gelip iki sene 88 de kalan pil gördüm. bu açıdan yaptığınız şey çok işe yaramayabilir gibi. pil olayı biraz şans.

Soğuk şarj bi işe yaramıyor gibi. Tamamen bitmesine işletim sistemi izin vermiyor. Geriye bir şey kalmıyor bildiğim kadarıyla

düz ipad. Şu an 9.nesil olan var, ikinci el alınacaksa 8 veya 7.nesil de gayet iş görür.

Apple’ın sitesinden sattığı en baz model alınabilir. Tabi eğitim indirimi veya kampanya kovalanarak. Çok stabil aletler olduğundan bahsettiğiniz şeyler için en ucuzuna yönelebilirsiniz.

düz ipad. 8, 9 veya yakında 10 çıkacak o beklenebilir. 10 biraz tuzlu olacak gibi hafif tasarım makyajlanıyor. dolar da oynamaya başladı eğitim indirimli ipad 9 alınır geçilir. 3-4 sene tertemiz kullanılır.

Boyut büyük olmasın derseniz ipad mini a5 kağıt boyutunda pdf not okumak slayt oynatmak için oldukça iş görüyor 5.nesildi benimki.

Zaten uygun olanları listeliyor diye biliyorum. (banka üzerinden yaparken onu bile göstermiyordu galiba)

Biz geçen İstanbul'da Rıhtım'ı seçtik, Kartal'dan başvurduk.

Nereden yatirdigin onemli degil. Kendi ilinde bir yeri sec sorun olmaz.

@randomkiss +1

Mailde gönderme zamanını ayarlasaniz?
O

Ama işte mailin ekine bu exceli de eklemes lazım her seferinde en güncel haliyle

farklı bir öneri gibi mi olacak bilmiyorum ama, sürekli drive'dan çalışılsa?

benim office dokümanlarım hep Onedrive'da(pc ve mac'te eşlenmiş halde, oradan açıp çalışıyorum) ve otomatik kaydediyor sürekli. İstediğim zaman onedrivedan istediğim kişiye mail atıyorum.

Sanmam. Keşke öyle dediğin gibi toptan bir ayaklanma olsa ama zor.
Çoğu kişinin dümen suyu kıyak, parası var.
Benzin 30 TL oldu, ne oldu herkes yine Paşa paşa bindi arabasına.
Tatil yerleri gırtlak dolu.
En noktan maça bile millet çıktığı an bileti tüketiyorlar hemde en pahalı kısımdan. Tek maça 2000 3000 TL veriyorlar.
Ha diyeceksiniz ki toplam nüfusa vurunca bunlar azınlıkta.
Orası doğru ama zaten her zaman fakir bir kesim vardı halen var, onlarda ayaklanmaz. Onlar şükürcü, biatçı.
Zenginin parasına dokunursan ayaklanır ancak.

Bunlar iyi günlerimiz.
Seçime kadar iyi günlerimiz devam edecek.
Seçimden sonra kim gelirse gelsin, kış o zaman başlayacak.

muhalefet seçimi kazanırsa büyük bir yük alacak. bu durumu aşmaları hemen olmaz zaman alır. bence bir erken seçime gidilir. zor bir tablo var. bu arkadaşlar devleti boşaltıp gitme peşinde bence. sri lanka bangladeş olmayız biz.

seçim sonrası sıkı düzenlemeler olacak doğru ama "piyasaya uygun" şeyler yapılacağını gören yatırımcılar Türkiye'ye tekrar güvenmeye başlayabilir, borsaya vs. para girebilir. Hani olumsuz şeylerin yanında olumlular da olacak bence. Halk olarak öyle hemen ferahlamayız ama.

Bu saltanat sürerse zaten gg.

Dünyada da çeşitli krizler var ama illa ki 5-10 yıla düze çıkılır. Belki çok kötü şeyler yaşarız (1929 krizleri gibi ama daha global) ama onun bile düze çıkışı oluyor. Türkiye'de korkutan şey kimsenin yaşananlardan ders almaması ve 10 yılda bir kriz, 20 yılda bir darbe tehditleri olması. Ben bunların değişeceğini düşünmüyorum.

Ayaklanma olmaması için asgari ücrete devasa zamlar yapılıyor. Bir sonraki artışa kadar idare ediyor. Bu yüzden orta sınıf bitti.

Saltanan sürerse venezüela'dan daha kötü bile olabilir. Seçimden sonra gelenler enkaz devralacak bu da bir gerçek. Kademeli olarak 5 senede toparlanam olur.

Sıkı bir para politikasının yapılması gerekir ama ana muhalefetin vaatlerine bakıyorsun; herkes sıfır arabaya binecek, muhtara muhtar yardımcısı atanacak, vb. Şimdiye kadar hep CHP’ye oy verdik ama artık kemik kitlesini bu kadar önemsememesi ben dahil çevremdeki birçok kişinin canına tak ettirdi. Akp karşında terlik de olsa oy vereceğim demeyen CHP seçmeni de çok. Beni dikkate almayan bir partiye verecek oyum kalmadı. Akp artığı bir partiye de oy vermeyi düşünmüyorum.

Hangi parti gelirse gelsin insanlar değişmediği sürece hiçbir şey daha iyiye gitmeyecek maalesef. Şu anda bile eğitim bitik, sağlık sistemi alarm veriyor, hak hukuk adalet zaten yok, ekonomi rezalet, diğer yandan zaten bir de dünya genelinde enflasyon ve enerji krizi kapıda. Demografik yapının altına döşenen dinamit de henüz patlamadı. Kim seçilirse seçilsin kötü tercihlerin ve coğrafyanın bedelini ödeyecek gibiyiz.

Dünyadaki para bolluğunda istikrarlı olarak yanlış hamleler yaparak maalesef yakın dönemdeki son şansımızı da kaybettik.

konu ve çözümlü soruları olan kitaplar oluyor onlardan birine çalışarak alırsın

En az 1 yıl çalışmak iyi. Ben BBC ve CNN okuyarak 2022 Nisan sınavından 80 aldım.

Çözümlü çıkmış soru kitabı alın.

65 alınabilecek bir puan ama YDS çok kolay bir sınav da değil açıkçası. Öyle uygulama indirirseniz kayaya çarparsınız. Sizin uzun yazıları hızlı şekilde anlamanız gerekiyor. Bir de test çözme mantığı var. Onum için de bol soru çözün.

Eğer gerçekten B1-B2 isen sadece soru tiplerini anlayarak (deneme çözerek) rahat 70+ alman lazım.

YDS, aslında ALES'in İngilizcesi gibi bir şey soru tiplerini ve ne istediklerini tam anlarsan yaparsın. Yok gramer kelime vs. eksiklerim var dersen o zaman çalışman lazım tabii.

Önce birkaç deneme çöz, durumunu gör.

Bu arada speaking Ielts vb. için işe yarar ama YDS tamamen reading ve çeviri üzerine diyebiliriz.

Ben Remzi Hoca'dan paket alarak çözmüştüm. Sıkı bi çalışmayla 3-4 ayda çözersin. Ben sadece anadolu lisesi mezunuydum, hiç yds'ye girmemiştim, dediğim gibi 3-4 ay dersleri izleyerek ve sıkı çalışarak ilk sınavda 68,75 almıştım. ikincide aynı çalışmayla 80 yapmıştım. Sonra zaten çalışmasan bile 60 yapabilir hale geliyorsun.

1- Çıkmış tüm soruların çıktısını alın ve tüm soruları & cevaplarını tek tek inceleyin.

2- Bu kitabı alın ve itinayla bitirin:

www.trendyol.com

Bu kadarı yeterli. Birkaç ayda tamamlarsınız. Ben bu şekilde 91 aldım zamanında.

tüm sınavları yalamış yutmuş bir ingilizxe öğretmeni olarak b2 seviyesi iseniz zaten 70 üstü almanız gerek. bu seviyeyi hangi değerlendirme ile belirlediniz? Yds genel olarak okuduğunu anlama+gramer sınavı. seviyeniz kesin b2 ise gramer eksiğiniz azdır size tavsiyem bol bol yds denemesi çözmeniz. akındil, naci hoca ve tijen hocayı şiddetle tavsiye ederim.

dark city

Bu listede Groundhog Day nasıl olmaz?

Predestination
Looper

gibi filmler eklenebilir belki.

tenet,inception,interstellar?

Labirent: Ölümcül Kaçış

2 ve 3 izlenmez. Konsepte de uygun değiller zaten.

Tek mekan ve bu ölçüde olmasa bile bir sıkışıklık hissi: 12 Angry Men

Thirteenth floor